Bilimi örneklemek için soyut ve
somut kavramlara başvurduğum bu kitabı okurken, soyut bilimin ne kadar gerekli
ve somut bilimin ise ne denli ahmak işi olduğu kanaatini getirdim. Bize gerekli
olan bilim insan yaşamının gereksinimlerini karşılamak ve hayatı yaşanılabilir
kılmaktır. Bu şekilde dingin ve sağlıklı bir hayat sürmemiz mümkündür. Ancak
somut bilim ihtiyaca yöneliktir ve bağlı olduğu zamanı kurtarmakla yükümlüdür.
Ve bilimin kadim arkadaşı sanat. Bilimden pek farkı olmayan ancak yörünge
bulamadığında hiçbir değere aldırış etmeden, yetişkin-genç-çocuk kimsenin
gözünün yaşına bakmadan sapkınlığa davetiye çıkarmanın resmi adıdır. Sanat
sapkınlığı asla meşru kılamaz, sadece insanlar sanatı kullanıp sapkınlığa
çevirirler.
“Artık bir insanın namuslu olup olmadığına değil, bir sanata kabiliyeti
olup olmadığına bakılıyor; bir kitabın yararlı olması değil, iyi yazılmış
olması isteniyor. Parlak zekâ insanı bütün nimetlere kavuşturuyor; erdem ise
hiçbir şeref getirmiyor. Güzel söylevlere yüzlerce armağan veriliyor; güzel
eylemlere ise hiçbir şey verildiği yok. Ama söyleyin, bu akademinin birincilik
vereceği söylevlerin en iyisinin kazanacağı şeref, bu armağanı ortaya koymuş
olmanın şerefiyle kıyaslanabilir mi?” (Alıntı)
Eserin yazılması; yazarın evden
işe giderken yaya yolunu tercih etmesinden Dijon Akademisi’nin yayımlamış
olduğu dergide “Bilimlerin ve sanatların gelişmesi ahlakın düzelmesine yardım
etmiş midir?” sorusu etken olmuş ve yazarın hayatını baştan sona değiştirmiştir.
Sorunun cevabını dillere destan olacak bir biçimde olumsuz olarak
cevaplamıştır. Kendisini ben baştan sona haklı buldum.
Yazar gün geçtikçe bilimde ve
sanatta işlerin çığırından çıktığını, toplumları körelttiğini ve yok ettiğini
örnekler vererek açıklamaktadır. Asıl bilimin insanın kendi içerisinde olduğunu
ve doğanın ise bunu her zaman desteklediğini savunmaktadır. Olması gereken
erdem ve ahlaktır. Bunlar bireylerde ve toplumlarda oldukça her türlü zorluğa
göğüs gerebilecek kudrete sahip olduğunu savunmaktadır.
“Her sanatçı alkışlanmak ister. Beraber yaşadığı insanların övgüleri
onun için en değerli armağandır. Bugünkü gibi, bilginlerin moda olduğu, eğlence
düşkünü bir gençliğin zevklere hükmettiği, erkeklerin kadınlara kul köle olup
onların istediği gibi yaşadığı, kadınların ürkek huylarına uygun gelmediği için
dram şiirinin şaheserlerine, müzik harikalarına değer verilmediği bir çağda ve
ülkede doğmak felaketine uğramış bir sanatçı kendini beğendirmek için ne yapar?
Ne mi yapar, baylar? Dehasını zamanın düzeyine indirir; ölümünden çok sonra
beğenilebilecek eşsiz eserler yaratacak yerde, yaşadığı sürece hoşa gidecek eserler
vermeye çalışır.” (Alıntı)
01 Kasım 2018 tarihinde yazılmış,
kısa bir yazımı paylaşmak istiyorum.
“Ne kadar bilim insanı ve bilim
adamı var ise canı cehenneme… Kesinlikle sadece kısa vadede insanlığa ve
dünyaya yarar sağlayan bu kişiler yüzünden iler ki nesillerimizin bize “aptal
insanlar” demeyeceğini kim garanti edebilir. Çünkü bilimin her buluşu uzun
vadede hem insanı hem de dünyayı kaosa sürüklemekten başka bir şey değildir.
İnsan ırkının bedenen zayıflatılmasından tutunda, toprağın kalitesini
kaybetmesine, dünya nüfusunun bu denli artmasına, tabiat dengelerinin altüst
olmasına, yitip giden tohumların dünyadan ebediyen silinmesine, hayvan
türlerinin bu denli yok olmasına, oksijenin bu denli kirlenmesine sebep olan
tek bir etken vardır buna ise kısaca biz bilim deriz. Çünkü bilim deneme ve
yanılma yoluyla varsayımlar kurarak ilerler; önce insan nesli için bir motor icat
ettiğini söyler ve ileri ki zamanda ise bu motorun oksijeni mahvettiğini o
sebeple farklı bir motor seçeneğine geçmek istediğini söyler ve bu da insanın
yararına olacağını savunur. İnsanı özgür kılmayı farz edinen bilim aslında
insanı mahkûm edendir. Bilim sadece kendi çağına hizmet eden bir varsayımlar
bütünüdür. Aynı şekilde bu sözlerim siz psikolog ve türevleri içinde
geçerlidir. Lütfen insan düşüncesinden elinizi eteğinizi çekin! Sizin
verdiğiniz hiçbir “antidepresan” bir annenin evladına sarılması kadar, bir
babaya koşarken kollarını açan çocuk kadar kişiye dinginlik vermez. İlaçlarınız
ancak bedeni ve beyni aldatmaktan öte bir şey değildir.”
Tanrı'nın insandan istediği
saflık ve duruluk insanın kıymetli eserler vermesini olası kılar. Ünlü Yunan ve
Roma düşünürleri bunlara en iyi örneklerdendir. Fakirlikleri ve saf dünya
görüşlerini o kadar yüce bir şekilde hayatları ile akademilerine döktüler ki
kendi dönemlerinin parlayan yıldızları olup, soyut bilimin yani ahlakın ve
dahası insanın her halini ortaya döktüler. Ne zaman ki toplumda yükselmeler,
zenginleşmeler ve lüks peyda oldu, işte o vakit o toplumlar; zevkin ve lüksün
sarhoşluğunda kendi boyunlarına boyunduruklarını takıp yok oldular.
Aristoteles'in İskender'in ve
Apollonius Molon'un Cicero ve Sezar'ın hocası olduğunu önceki okuduğumuz
kitaplardan ezber ettik. Bu bilgin kişiler istelerdi bu yöneticilere tabi olup,
zevk ve sefa içerisinde hayatlarını idame edebilirlerdi. - Cicero'yu da bu
zenginliğin içine katmak mümkündür - Bu hususta verdikleri eserlerden ve değer
kattıkları insanlarda ne denli değişimler olabileceğini tasavvur dahi
edemezdiniz. Ne Aristo Aristo olarak kalırdı ne de Apollonius Molon Apollonius
Molon olarak kalırdı. Ki bizim tarihimizde de toplum dinamikleri olan
düşünürlerimiz vardır. Bunlarında istenilseydi eğer ki çok lüks içerisinde
hayatları olabilirdi ancak onlar her zaman topluma maal olmak ve bu uğurda
bedenleri, beyinlerini heba etme yollarını seçmişlerdir.
Sanatı ve bilimi layığı ile ileri
götürenleri tenzih ederim.
Kitabım İş Bankası Kültür
Yayınları’ndandır ve çevirisi gerçekten anlaşılabilecek inceliktedir. Kitap
seksen sayfa olmasına rağmen küçük eklentiler yapılarak konu ikinci kez yeniden
basılmıştır. Bu sebeple kitabın asıl sayfa sayını kırk dersek yalan söylememiş
oluruz.
“Kendi içimizde bulabileceğimiz mutluluğu, başkalarının bizi beğenmesinde
aramak neye yarar?” (Alıntı)
Sözün özü; kitap son derece hoş
ve okunulabilir. Özellikle birazcık merakınız var ise bu tarz yazımlara
muhakkak okumanızı tavsiye ederim. Çünkü içerisinde çok iyi örnekler ve
düşünceler bulunmaktadır.
Sevgi ile kalın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder