Herkes öldürür sevdiğini deyip konuya
Oscarlı bir dalış yapmak istiyorum. Wilde’nin bu muazzam şiirinin kitabın çok
güzel bir özeti olduğunu bilmenizi istiyorum. Bana göre şiir bu kitabı
kesinlikle tamamlıyor. Klişe cümleler vardır; İnsanı en çok sevdiği yaralar,
dost kazığı acıdır gibi sayısız tümce sıralayabilirim. İnsanı elbette
sevdikleri yaralar çünkü arada bir duygusal bağ, bir etkileşim ve en önemlisi
bir iletişim vardır. Umurunuzda olmayacak başka bir bedenin sizi yaralaması,
üzmesi sizin zayıflığınızdan başka bir şey değildir. Bu durumun ölü bir insana
küsmek kadar manasız olduğunu söylemek isterim.
Ernesto Sabato sevdiğimiz bir
abimizdi. janti adamdı, adabı giyinmeyi çok iyi bilirdi. Gibi saçma bir cümle
kurup anlık olarak kendimde bir tebessüm oluştursam da 2011 yılında
yitirdiğimiz yazarımız 1911 Arjantin doğumludur. Bir asırlık bir ömrüne
imrenilecek bir eğitim ve sonrasında ise harika bir edebi kişilik eklemiştir.
İlgi alanı olmamasına rağmen kendi bölümünün dışına çıkıp felsefe, sosyoloji ve
toplumsal konulara el atması yazarımızın merakının hat safhalarda olduğunu
gösteriyor. Bir dönem siyasete karışmış olması ise bir takım istifalar ile
sonuçlanmıştır. Mevcut iktidar devrildikten sonra ferah bir nefes almış, o
iktidar süresinde yaşadıklarını kitaplara dökmüştür.
“’Acı çekmeye ne gerek var?’ İntihar etmek yok olmanın en kolay
yöntemiydi: Bir an bu saçma dünyanın gökdelenleriyle, tanklarıyla,
hapishaneleriyle bir kurgudan başka bir şey olmadığını; kötü bir kâbusun
gökdelenleri, tankları ve hapishanelerinden daha fazla bir gerçekliği
olmadığını düşündüm.” (Alıntı)
Ana karakterimiz Juan Pablo
Castel her çağın vebası haline gelen duygudaş olamama durumunun mihenk taşı
vaziyetindedir. Castel’in ressam olarak sanatçı kişiliğinin de kurguya dâhil
edilmesi sanatçı diye tabir ettiğimiz bireylerin, sanatçı ruhlarının çok daha
kolay bir şekilde iradeden uzaklaştığının ve sıradan hadiseler yüzünden ruhsal
problemler yaşadıkları için ele alındığını öngörmek istiyorum. Bu durumu ise
kurgu ve yazarın sanatçı kimliği ile tam bir örtüşme sergiliyor. Özellikle
ressam seçilmesi üzerine düşünülmesi gereken hassas konulardan bir tanesidir.
Filozof ile ressam arasında bir fark görmüyorum; birisi sayısız sözcük ile
düşüncelerini dökerken öteki sadece renkleri kullanarak bizlere her şeyleri
sunmaya çalışırlar. Bizler ise çoğu kez filozofları anlamadığımız gibi
ressamları çizdikleri tabloları da anlamakta ya güçlük çekeriz ya da anlamayız.
Aynı pencerelerden, aynı manzaralara baksak da her birimizin gördüğü çok
farklıdır.
“Tek başardığımız birbirimizi bir kez daha acımazsızca kırmak...”
(Alıntı)
Castel’e yüklenen hedonist
kişilik, bencil bir düşünce yapısıyla güçlendirilmiştir. Ruhunun karanlıkta
kalan yanlarını dışavurum ile karşılaştığı sorunları çözümlemeye çalışan ve her
çözümde kendi mezarına bir kazma daha sallayan hali okuru bir yandan
hüzünlendirirken, diğer yandan farklı seçeneklerin çokluğu ile şaşırtmaktadır.
Yazarın insanı iyi bir şekilde analiz etmesinin sonucu kurgusunda “elma yediniz
mi?” diye sormak yerine “kaç elma yediniz?” sorusunu tercih etmesi cevap
verecek kişinin cevap alanını nasıl daralttığını ve doğruya yönelttiğini, bir
diğer seçenek olarak ise sorunun cevapsız kalacağını okuruna göstermiştir.
Çıkarılacak sayısız ders vardır
eser içerisinde; bir Dogmatizm esintisi vermek istenilen birçok duruma şahit
oldum. Doğruluğu kanıtlanmamış bir düşüncenin mutlak doğru olduğuna kendini
inandırmak taraftarını yıkımdan öteye götürmediğini, sayısız karın ağrısı ve
çekilen acıların katlanarak arttığına Castel ile tekrardan şahit olduk.
Aşırıcılığın, yetineme durumunun ve şüphenin de bu bağnazlık ile aynı olduğunu
yine ya taraftarını ya da muhatabının ölümüyle sonuçlandığı ortadadır.
“İnsanların neyi, neden anımsayıp anımsamaması gerektiğini şeytanın
bile bildiğinden kuşkuluyum ya, bana kalırsa "toplumsal bellek" falan
diye bir zırvalık da yok zaten, insan türünün geliştirdiği diğer savunma
mekanizmasından başka bir şey değildir bu "toplumsal bellek" kavramı.
"Geçmiş daha güzeldi" tümcesiyse, geçmişte şimdiye oranla daha az
kötü şey olduğu anlamına gelmiyor, yalnızca insanlar geçmişin kötülüklerini
unutuyorlar, hepsi bu.” (Alıntı)
Castel’in sorunlu ruh yapısı ve
benzer bir kişilik arayışı âşık olduğunu kadını öldürmeye sevk etse de durumun
basit bir kıskançlık cinayeti olarak addetmemekte fayda vardır. Hiçbir cinayet
ve intihar anlık bir buhranın sonucunda yapılmış eylem değildir. Kişi bilmese
de sayısız kere düşünülmüş ve bu neticede eyleme dökülmüştür. Castel’in bu
kişiliği kesinlikle bir hastalıklı aşkı kaldırabilecek bir yapıda olmadığı ise
okurların gözlerinden kaçmamalıdır. Klinik bir vaka olan acıyı ya da hüznü
sevme durumu, aşka âşık olma durumu gibi kesinlikle bir destek ile defedilmeli.
Aksi devam ettikçe kişinin acıdan kurtulma yolunun kendini yok etme arzusunu
tetikleyip, intihara sürüklediği unutulmamalıdır.
Kitabım Ayrıntı Yayınları’ndan ve
çeviri sahibi Pınar Savaş tarafında muazzam bir şekilde Türkçe
dillendirilmiştir. Kesinlikle ne bir kelime ne de bir cümle kaybı vardır. Sayfa
yapısı yerinde ve kapak resmi dâhice seçilmiştir. Minik bir yazar hayatıyla
başlayan eser Martin Casariego “öndeyiş’i” ile devam edip kısa 39 bölüm ile
okuruna sunulmaktadır. Eser birinci tekil şahıs ile yazılmasına rağmen
anlaşılması zor ya da sıkıntı verecek türde değildir. Yazarın akıcılığı son
sayfaya kadar devam ederken diğer yanda ise okurunu sürekli merak içerisinde
bırakarak kitabı elinden bırakmasına izin vermiyor.
“Dünyanın korkunç bir yer olduğunu göstermek için kanıta gerek yok...”
(Alıntı)
Sözün özü; içeriğinde felsefi birçok
değeri barındıran bu güzide kitabın okuruna katacağız şeyler tartışılmazdır.
Eserin kesinlikle okunulası ve tavsiye edilesi olduğunu düşünüyorum. Değişmeyen
insan hallerinin bir başka kurgu ve yazar tarafından yeniden aklınıza
kazılmasını istiyorsanız bu kitap tam size göredir.
Sevgi ile kalın…
Oysa herkes öldürür sevdiğini
Kulak verin bu dediklerime
Kimi bir bakışıyla yapar bunu,
Kimi dalkavukça sözlerle,
Korkaklar öpücük ile öldürür,
Yürekliler kılıç darbeleriyle!
Kimi gençken öldürür sevdiğini
Kimileri yaşlı iken öldürür;
Şehvetli ellerle öldürür kimi
Kimi altından ellerle öldürür;
Merhametli kişi bıçak kullanır
Çünkü bıçakla ölen çabuk soğur.
Kimi aşk kısadır, kimi uzundur,
Kimi satar kimi de satın alır;
Kimi gözyaşı döker öldürürken,
Kimi kılı kıpırdamadan öldürür;
Herkes öldürebilir sevdiğini
Ama herkes öldürdü diye ölmez.
#OscarWilde
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder