5 Temmuz 2019 Cuma

Ernesto Sabato - Tünel - Kitap İncelemesi - Edebiyat - Roman


Herkes öldürür sevdiğini deyip konuya Oscarlı bir dalış yapmak istiyorum. Wilde’nin bu muazzam şiirinin kitabın çok güzel bir özeti olduğunu bilmenizi istiyorum. Bana göre şiir bu kitabı kesinlikle tamamlıyor. Klişe cümleler vardır; İnsanı en çok sevdiği yaralar, dost kazığı acıdır gibi sayısız tümce sıralayabilirim. İnsanı elbette sevdikleri yaralar çünkü arada bir duygusal bağ, bir etkileşim ve en önemlisi bir iletişim vardır. Umurunuzda olmayacak başka bir bedenin sizi yaralaması, üzmesi sizin zayıflığınızdan başka bir şey değildir. Bu durumun ölü bir insana küsmek kadar manasız olduğunu söylemek isterim.

Ernesto Sabato sevdiğimiz bir abimizdi. janti adamdı, adabı giyinmeyi çok iyi bilirdi. Gibi saçma bir cümle kurup anlık olarak kendimde bir tebessüm oluştursam da 2011 yılında yitirdiğimiz yazarımız 1911 Arjantin doğumludur. Bir asırlık bir ömrüne imrenilecek bir eğitim ve sonrasında ise harika bir edebi kişilik eklemiştir. İlgi alanı olmamasına rağmen kendi bölümünün dışına çıkıp felsefe, sosyoloji ve toplumsal konulara el atması yazarımızın merakının hat safhalarda olduğunu gösteriyor. Bir dönem siyasete karışmış olması ise bir takım istifalar ile sonuçlanmıştır. Mevcut iktidar devrildikten sonra ferah bir nefes almış, o iktidar süresinde yaşadıklarını kitaplara dökmüştür.

Kitabın yazım aşaması günümüzden yarım asır geride olsa dahi kesinlikle değerini yitirmeyecek türdedir. İnsanın her çağda insan olması ve sapkınlıklarından, tutku ve aşklarından, kuşkularından, en önemlisi de ruh köhneliğin ödün vermemesi bu tarz eserleri yüzyıllar boyunca okunulası ve değerli kılıyor. Yazarın muazzam tespitlerinin, kişilerin arayışının felsefi bir anlatım ile kurgulandığı bu cinayet romanı üçlemenin birinci kitabıdır.

“’Acı çekmeye ne gerek var?’ İntihar etmek yok olmanın en kolay yöntemiydi: Bir an bu saçma dünyanın gökdelenleriyle, tanklarıyla, hapishaneleriyle bir kurgudan başka bir şey olmadığını; kötü bir kâbusun gökdelenleri, tankları ve hapishanelerinden daha fazla bir gerçekliği olmadığını düşündüm.” (Alıntı)

Ana karakterimiz Juan Pablo Castel her çağın vebası haline gelen duygudaş olamama durumunun mihenk taşı vaziyetindedir. Castel’in ressam olarak sanatçı kişiliğinin de kurguya dâhil edilmesi sanatçı diye tabir ettiğimiz bireylerin, sanatçı ruhlarının çok daha kolay bir şekilde iradeden uzaklaştığının ve sıradan hadiseler yüzünden ruhsal problemler yaşadıkları için ele alındığını öngörmek istiyorum. Bu durumu ise kurgu ve yazarın sanatçı kimliği ile tam bir örtüşme sergiliyor. Özellikle ressam seçilmesi üzerine düşünülmesi gereken hassas konulardan bir tanesidir. Filozof ile ressam arasında bir fark görmüyorum; birisi sayısız sözcük ile düşüncelerini dökerken öteki sadece renkleri kullanarak bizlere her şeyleri sunmaya çalışırlar. Bizler ise çoğu kez filozofları anlamadığımız gibi ressamları çizdikleri tabloları da anlamakta ya güçlük çekeriz ya da anlamayız. Aynı pencerelerden, aynı manzaralara baksak da her birimizin gördüğü çok farklıdır.

“Tek başardığımız birbirimizi bir kez daha acımazsızca kırmak...” (Alıntı)

Castel’e yüklenen hedonist kişilik, bencil bir düşünce yapısıyla güçlendirilmiştir. Ruhunun karanlıkta kalan yanlarını dışavurum ile karşılaştığı sorunları çözümlemeye çalışan ve her çözümde kendi mezarına bir kazma daha sallayan hali okuru bir yandan hüzünlendirirken, diğer yandan farklı seçeneklerin çokluğu ile şaşırtmaktadır. Yazarın insanı iyi bir şekilde analiz etmesinin sonucu kurgusunda “elma yediniz mi?” diye sormak yerine “kaç elma yediniz?” sorusunu tercih etmesi cevap verecek kişinin cevap alanını nasıl daralttığını ve doğruya yönelttiğini, bir diğer seçenek olarak ise sorunun cevapsız kalacağını okuruna göstermiştir.

Çıkarılacak sayısız ders vardır eser içerisinde; bir Dogmatizm esintisi vermek istenilen birçok duruma şahit oldum. Doğruluğu kanıtlanmamış bir düşüncenin mutlak doğru olduğuna kendini inandırmak taraftarını yıkımdan öteye götürmediğini, sayısız karın ağrısı ve çekilen acıların katlanarak arttığına Castel ile tekrardan şahit olduk. Aşırıcılığın, yetineme durumunun ve şüphenin de bu bağnazlık ile aynı olduğunu yine ya taraftarını ya da muhatabının ölümüyle sonuçlandığı ortadadır.

“İnsanların neyi, neden anımsayıp anımsamaması gerektiğini şeytanın bile bildiğinden kuşkuluyum ya, bana kalırsa "toplumsal bellek" falan diye bir zırvalık da yok zaten, insan türünün geliştirdiği diğer savunma mekanizmasından başka bir şey değildir bu "toplumsal bellek" kavramı. "Geçmiş daha güzeldi" tümcesiyse, geçmişte şimdiye oranla daha az kötü şey olduğu anlamına gelmiyor, yalnızca insanlar geçmişin kötülüklerini unutuyorlar, hepsi bu.” (Alıntı)

Castel’in sorunlu ruh yapısı ve benzer bir kişilik arayışı âşık olduğunu kadını öldürmeye sevk etse de durumun basit bir kıskançlık cinayeti olarak addetmemekte fayda vardır. Hiçbir cinayet ve intihar anlık bir buhranın sonucunda yapılmış eylem değildir. Kişi bilmese de sayısız kere düşünülmüş ve bu neticede eyleme dökülmüştür. Castel’in bu kişiliği kesinlikle bir hastalıklı aşkı kaldırabilecek bir yapıda olmadığı ise okurların gözlerinden kaçmamalıdır. Klinik bir vaka olan acıyı ya da hüznü sevme durumu, aşka âşık olma durumu gibi kesinlikle bir destek ile defedilmeli. Aksi devam ettikçe kişinin acıdan kurtulma yolunun kendini yok etme arzusunu tetikleyip, intihara sürüklediği unutulmamalıdır.

Kitabım Ayrıntı Yayınları’ndan ve çeviri sahibi Pınar Savaş tarafında muazzam bir şekilde Türkçe dillendirilmiştir. Kesinlikle ne bir kelime ne de bir cümle kaybı vardır. Sayfa yapısı yerinde ve kapak resmi dâhice seçilmiştir. Minik bir yazar hayatıyla başlayan eser Martin Casariego “öndeyiş’i” ile devam edip kısa 39 bölüm ile okuruna sunulmaktadır. Eser birinci tekil şahıs ile yazılmasına rağmen anlaşılması zor ya da sıkıntı verecek türde değildir. Yazarın akıcılığı son sayfaya kadar devam ederken diğer yanda ise okurunu sürekli merak içerisinde bırakarak kitabı elinden bırakmasına izin vermiyor.

“Dünyanın korkunç bir yer olduğunu göstermek için kanıta gerek yok...” (Alıntı)

Sözün özü; içeriğinde felsefi birçok değeri barındıran bu güzide kitabın okuruna katacağız şeyler tartışılmazdır. Eserin kesinlikle okunulası ve tavsiye edilesi olduğunu düşünüyorum. Değişmeyen insan hallerinin bir başka kurgu ve yazar tarafından yeniden aklınıza kazılmasını istiyorsanız bu kitap tam size göredir.

Sevgi ile kalın…

Oysa herkes öldürür sevdiğini
Kulak verin bu dediklerime
Kimi bir bakışıyla yapar bunu,
Kimi dalkavukça sözlerle,
Korkaklar öpücük ile öldürür,
Yürekliler kılıç darbeleriyle!
Kimi gençken öldürür sevdiğini
Kimileri yaşlı iken öldürür;
Şehvetli ellerle öldürür kimi
Kimi altından ellerle öldürür;
Merhametli kişi bıçak kullanır
Çünkü bıçakla ölen çabuk soğur.
Kimi aşk kısadır, kimi uzundur,
Kimi satar kimi de satın alır;
Kimi gözyaşı döker öldürürken,
Kimi kılı kıpırdamadan öldürür;
Herkes öldürebilir sevdiğini
Ama herkes öldürdü diye ölmez.
#OscarWilde

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder