31 Temmuz 2019 Çarşamba

Gotthold Ephraim Lessing - Düzyazı Fabllar - Kitap İncelemesi - Fabl - Dünya Klasiği - Edebiyat


Bugün elim ve ayağım kendi bilincim neticesinde bütün işlerden çekildiği gündür. Ne kartal geldi yücelerden derdin ne dedi, ne de tilki o kurnazlığıyla sorunlarımıza çözüm buldu, insanlar zaten sormazlar. Yaran neredeyse elin oradadır diyorlardı ya hani, benim yaram ruhumda ve avuçlayacak ellerim işi bıraktı.

“Birinin mutluluğu bir diğerinin mutsuzluğudur.” (Alıntı)

Fabl’a kıssadan hisse desek çok daha yerinde bir söylem olurdu. Hayvanların konu edildiği, şiirsel ve genellikle ders verme niteliği taşıyan, ahlaki önermeyi hedefleyen öyküden bozma yazı topluluğudur fabl. Günümüzde aktif olarak pek fabl sanatçılarına rastlamasak da Antik Yunan ve Roma dönemlerinde bu yazım türlerinin pirleri ve öncüleri vardı. En önemlilerden birisi Aesopos’tur. Daha sonrasında La Fontaine fabl yazılarına komiklik katarak halkın beğenisini almakla kalmamış, kendine özgü bir fabl tarzı geliştirmiştir. Tabi bu durum birçok kişi tarafından epeyce eleştirilmiş ve yadırganmıştır.

“Kartala sormuşlar: ''Yavrularını neden yükseklerde büyütüyorsun?''
Kartal cevap vermiş: ''Onları aşağılarda büyütseydim, yetişkin olduklarında güneşe bu kadar yaklaşmaya cesaret edebilirler miydi?'' (Alıntı)

25 Temmuz 2019 Perşembe

Frédéric Gros - Yürümenin Felsefesi - Kitap İncelemesi - Felsefe - Düşünce


Hepimiz her sabah ev dediğimiz bir prizmadan çıkar, gitmek istediğimiz yere ulaşmak için kare, dikdörtgen başka bir prizmaya biner ve başka iş dediğimiz bir prizmaya ulaşmaya çalışırız. Bilinçli ya da istemeyerek koşullandırılmışızdır artık günlük iş ritüellerini yerine getirmek için. Sabah erken kalktığımız için yüzümüz asık ve donuktur, akşam eve dönerken argın ve yılgınızdır. Daha iyi yaşayabilmek için daha çok kazanmaya çalışırız, ama asla yeteri kadar kazanamaz ve ileri ki dönemlerin hayallerini kurarız. Lakin döndüğümüz yer yine bir prizmadır. 21. yüzyıl insanı geleceğin kâhinidir, neden mi? 30 yaşındaki memura 40 yaşında ne yapıyor olabileceğini söyleyebilirim. Çünkü o kadar monoton bir hayatın bireyleriz.

“...kişinin tecrübe edeceği şey nihayetinde hep kendidir. #Nietzsche” (Alıntı)

Köyden şehre gelmek bir kurtuluş olarak görünen bir dönemde şehirden köye dönmenin imkânsızlığını tadan birçok birey vardır.  

22 Temmuz 2019 Pazartesi

Raymond Radiguet - İçimizdeki Şeytan - Kitap İncelemesi - Roman - Edebiyat - Dünya Klasiği

Mutluluk varılacak bir nokta değildir, varılacak noktaya giden yoldur. Sahip oldukları şeyler kişileri mutlu etmez, sahip olmadıklarımızın mutlu edeceğine inanırız. Mutluluğunda galibiyet gibi bir zıttının olduğunu hiç aklınıza getirdiniz mi? Nasıl ki galibin oluşması için birilerinin mağlup olması gerekiyorsa mutluluğunda başkalarına mutsuzluk olarak bir duygu durumu yansıması olabilme gerçeğidir. Biraz daha açalım isterseniz konuyu ve düşleyelim… Hayatın aslında bir kumar olduğu aşikârdır ve kazanan mutlu, kaybedense mutsuzdur. Yeni bir iş bulma mutluluğunuzun aslında bir başkasının işini kaybetmesinden ibarettir. Ya terfileriniz, onların mutlulukları neyden olsa gerek, geçeceğiniz pozisyonun boşluğu neden olabilir? Muhtemelen orada da bir başkasının mutsuzluğu ya da yitimi yatmaktadır. Siz şimdi burada gülüyorsanız emin olun tebessümünüzü gerçekleştirebilmek için başka yerde bir başkası gözyaşı döküyordur. İstisnai durumlar elbette vardır.

“Birileri için felaket olan, başkaları için mutluluk olur.” (Alıntı)

20 Temmuz 2019 Cumartesi

Hesiodos - Theogonia, İşler ve Günler - Kitap İncelemesi - Dünya Klasiği - Edebiyat - Mitolojiler - Şiir


Toprak, su, hava ve ateş. Ateşi kaldırıp, Tahta deyip girizgâhı zıplatmak isterdim ama anlatacağımız eser Homeros’un kitapları değil, saygıyı hak eder Hesiodos. Toprakla giriş yapmamın sebebi ise toprağın kendiyle uğraşanı bir nevi filozofa çevirdiğine inandığımdan dolayıdır. Bir çiftçi eğer ki öğrenmek isterse gerçeği ve hayatı anlamlandırmaksa amacı toprağa baksın yeter. Su değende bulamaç olan bu madde ne verebilir ki bize?

En başta varlığın oluşması için bir maddeye gereksinim olduğunu vurgular toprak, ekmeden biçemezsin der insanoğluna. Bir “tohum” olmadan bir canlı ortaya çıkaramazsın! Ve uygun zamanı kollamazsan der tohum; ben yiterim, bitmemi filizlenmemi istiyorsan ise gökyüzünü izle, çevrendeki hayvanları ve bulutları “gözlemle.” İşte bu etkenleri gördüğünde sür toprağa beni ve bekle, bekle ki “sabrın” ne demek olduğunu anla! Başının öne eğilmesinden asla korkma, biliriz ki biz “olgun başak baş eğer, eğik durur.” Bil ki veremeden alamayacağın bir dünya düzeni üzerinde yaşamaktasın. Bu dünyada Aden Bahçesi (Cennet) kurallar yoktur, meyveler ağaçlarda kendi kendine büyümez, nehirlerinden ballar ve şaraplar akmaz. Sabrın sonunun selamet olduğunu görürsün, “zaman” her şey için çözümdür ve “emeğin” ne kadar kıymetli olduğunu anlarsın. Emeksiz hiçbir şeyin olmayacağına “kanaat” getirirsin ve bu kadar “çilenin” ardından ürünlerini hasat ettikten sonra anlarsın ki; doğanın kuralları asil kurallardır ve burada hiçbir şey boşuna var olmamıştır. Unutmayın ki; “Umut varsa geleceğin varlığına iman ediyoruzdur.”

18 Temmuz 2019 Perşembe

Lev Nikolayeviç Tolstoy - Kreutzer Sonat - Kitap İncelemesi - Roman - Dünya Klasiği



Sonbahar hüzün mevsimi derler ya kim çıkardı acaba bunu… Neyi düşündü, aklına ne geldi de sonbaharı diğer mevsimlerden ayırıp bir ayrılık havasına soktu. Seven ağaç sevilen yaprak mıydı da hazan mevsimini yakıştırdılar sonbahara. İnsanın hayal gücünün asla sınırı yoktur, mutluluğunu başka bir bedenin varlığına bağlayanlar elbet sevdiği gittiğinde sonbaharda yaprak döken yaz ağaçlarına dönerler, çıplak, silik ve yalnız. Aşığın âcizine “Ferhat” derler.

Birini hayatımıza sokmak, ilgi duymak ihtiyaç mıdır? Hele aşk, herkes âşık olduğunu sanır ancak bunun bir merak olduğunu bilmez. Merak aşkı tetikler, kişileri yakınlaştırır, birbirlerine ilgi duymasını sağladığı için iletişimi kuvvetlendirir. Her aşk aslında güzel başlar, çünkü kişiler birbirini merak eder, buna ise “ben seni tanımak istiyorum” diyerekten meşru bir kılıf uydurur, merakları tükenene kadar samimi, içten bir birliktelik yaşarlar. Merak bittiğinde ise arkasından ayrılık gelir. Hepimiz farklı insan türleriyiz ve her birimizin tadı bir başkadır. Duygu olarak, düşünce olarak hep farklı keyifler, hobiler peşinde koşarız. İşte bu sebeple hayatımıza başka başka insanlar girer ve biz belki bir tanesiyle hayatımızı noktalarız. Eşler arasındaki bu aşk dediğiniz şeye bir alışveriş desem belki bana kızanlarınız olacaktır. Ancak şunu söylemek gerekir ki her beraberlik bir alışveriştir. Kişiler kendi yalnızlıklarını karşısındaki eşine sunar ve eşi de kendi yalnızlığını alır, aldığı yalnızlığa karşılık kişiye sunar.

16 Temmuz 2019 Salı

Trevanian, Rodney William Whitaker, Nicholas Seare - Şibumi - Kitap İncelemesi - Edebiyat - Polisiye - Roman


İnsanlar acı çeker ve bu çekilen acıların ödedikleri bedeller olduğunu zannederler. Ne kadar saçma bir durum değil mi? Başkasının hatası neden senin bedelin olsun. Aptal bir beynin kurguladığı saçma sapan eylemler sonucu aldığın yaralar ve acılar senin bedelin değil, kaderindir. Özel yeteneklerin yoksa, bir paratoner gibi şansı üzerinize çekmiyorsanız kaderiniz pekte değişim göstermeyecektir. Ancak üzülmeyin, insan hep yeniden başlayabilendir.

Şibumi güzelliğin içerisindeki estetik, zenginliğin içerisindeki mütevazılık, kalabalığın içerisindeki münzevilik ve iletişimin en doğal, en güçlü halidir. Hep deriz ya mutluluk insanın içindedir ve bütün eylemlerinin içerisinde mutluluk yatar. İnsanın umduğu ile bulduğu arasındaki durumdur mutluluk. Beklentilerinizi küçültün ve küçülttükçe emin olun ruhunuz biraz daha dinginleşecek, huzura biraz daha yakışıp şibumiye ulaşacaksınız. Rüyasını kontrol edebilenler ve zaman zaman astral seyahatlere çıkabilenler ne demek istediğimi daha iyi bilirler; bizler bir parça değil aksine bir bütünüz.

5 Temmuz 2019 Cuma

Ernesto Sabato - Tünel - Kitap İncelemesi - Edebiyat - Roman


Herkes öldürür sevdiğini deyip konuya Oscarlı bir dalış yapmak istiyorum. Wilde’nin bu muazzam şiirinin kitabın çok güzel bir özeti olduğunu bilmenizi istiyorum. Bana göre şiir bu kitabı kesinlikle tamamlıyor. Klişe cümleler vardır; İnsanı en çok sevdiği yaralar, dost kazığı acıdır gibi sayısız tümce sıralayabilirim. İnsanı elbette sevdikleri yaralar çünkü arada bir duygusal bağ, bir etkileşim ve en önemlisi bir iletişim vardır. Umurunuzda olmayacak başka bir bedenin sizi yaralaması, üzmesi sizin zayıflığınızdan başka bir şey değildir. Bu durumun ölü bir insana küsmek kadar manasız olduğunu söylemek isterim.

Ernesto Sabato sevdiğimiz bir abimizdi. janti adamdı, adabı giyinmeyi çok iyi bilirdi. Gibi saçma bir cümle kurup anlık olarak kendimde bir tebessüm oluştursam da 2011 yılında yitirdiğimiz yazarımız 1911 Arjantin doğumludur. Bir asırlık bir ömrüne imrenilecek bir eğitim ve sonrasında ise harika bir edebi kişilik eklemiştir. İlgi alanı olmamasına rağmen kendi bölümünün dışına çıkıp felsefe, sosyoloji ve toplumsal konulara el atması yazarımızın merakının hat safhalarda olduğunu gösteriyor. Bir dönem siyasete karışmış olması ise bir takım istifalar ile sonuçlanmıştır. Mevcut iktidar devrildikten sonra ferah bir nefes almış, o iktidar süresinde yaşadıklarını kitaplara dökmüştür.

4 Temmuz 2019 Perşembe

Wilhelm Genazino - Mutsuzluk Zamanlarında Mutluluk - Kitap İncelemesi - Roman - Edebiyat


Üzerindekileri çıkar ve rahatlamaya bak… Hayır, hayır! Çıkar dediklerim elbiselerin değil hani şu ötekilerine karşı üzerine geçirdiğin roller bütününden bahsediyorum. Anlayışında bu kadar kıt olamaz, olmalı. Bu gece olmak istediklerimizden sıyrılıp çıplak oturacağız masaya. Ayrıca şu mutsuzluğunu, birde boyun büken yalnızlığını da eve gönder, pek bir sinirime dokunuyorlar. Hadi şimdi anlat, neydi bütün bu olanlar?

Ben Warlich, Gerhard Warlich. Herkes gibi sıradan bir hayatı idame eden, dışarıdan bakıldığında iyi eğitim almış ancak iş bakımından aradığını bulamayan milyonlarca insandan bir tanesiyim. Biraz senim, birazda öteki. Mutlu olması gerekirken mutsuzluğuyla yoğrulan kişiyim. Senin gibi kitap okuyor, gördüğüm ayrıntılara fazlasıyla kafa yoruyorum. Hiçbir şey bilmediğim halde her muhabbete girip, her şeyi biliyormuşçasına yaşıyorum. Aslında yaşantım kötü de denmez. Tıpkı sen gibi ve senin deyimin ile “ne yerde sürünüyorum, ne de ayağı kalkıyorum.” Ben Warlich, Gerhard Warlich.

“İki kişiyken yalnız olmak istemiyorum.” (Alıntı)

3 Temmuz 2019 Çarşamba

Robert Burton - Melankolinin Anatomisi - 1. Fasikül - Kitap İncelemesi - Bilim - Deneme - İnceleme - Felsefe - Düşünce - Psikoloji


Polifonik bir insan olma mücadelem hava muhalefeti yüzünden askıya alındı ki bunu yapana deli diyorlar. Neymiş efendim yolun karşısından geçen bir arkadaşına oradan bağırılmazmış. Sebep ne diye sorduğunda ise adap kuralları, ahlak kuralları, lisans, eğitim, doktora, yaş gibi birçok zırva sunuyorlar. Belki de ben eğitimli bir deliyim, bunu bilebilir misin? İşte suskunluğum tamda burada başladı. Ve ben sustuğum içinde onlar için hastayım. Eee bağıranda deli diyorsun ama susunca ise adam olmuyor musun? dediğinde “melankolik” deyip deliliğin tam karşıt halini teşhis ediyorlar bedeninde… Hüzünlü bir adam olup çıkıyorsun.

Aslında bu delilik ve gülme hali için size çok iyi bir Hippokrates ve Demokritos ile alakalı hikâye anlatabilirim ancak uğraşmak istemiyorum. Belki bir gün hikâye ederim ve hatta yeniden okuma şansım olursa Hippokrates’in kitabını, size inceleme dahi yazabilirim.

“Nefret ediyorum, ama ne kadar istesem de, nefret ettiğim şey olmaktan kurtulamıyorum.” (Alıntı)