13 Mayıs 2019 Pazartesi

Vüs'at O. Bener - Buzul Çağının Virüsü - Kitap İncelemesi - Türk Edebiyatı - Roman


“Haydi öyleyse prozit!..”

Yazar ismine takıntılıyım hala, ne o öyle Vüs’at O. Bener… Birde ayrılmış isim tırnak ile ilginç mi ilginç. Zaten kitapta da der ki Oğuz Atay’ın anısına. Keza sadece Oğuz Atay ile de kalmaz yazar; Peyami Safa’dan Yalnızız, Knut Hamsun’dan Açlık, Cervantes’ten Donkişot şuan aklıma gelenler. Birde yazarımız der ki; “Kır çiçekleri dirençli daha solmamakta. Issızlığını dinliyorum – gözlerim açık,” hemen aklıma düşer Orhan Veli’nin İstanbul’u Dinliyorum şiiri.

“Osman Yaylagülü. Gül değil efendim, sonu da ‘ü’, gülü.”

Ana karakterimizdir, Osman. Dedik ya Oğuz Atay diye… Osman’da yazarımız Vüs’at’ın tutunamayanıdır. Tutunamayanlar’da görünen “atektonik” yapısı görünmektedir. Bu sebeple yazım birinci tekil şahıs ile dillendirilmiştir. Ayrıca kahramanın kendi iç dünyası ile konuşması, aslında kurguyu okura değil de kendisine anlattığı ve kendi kendine konuştuğu sık sık görülmektedir. Tek parça halinde bölüm bölüm bakıldığında anlamsız olan bu esere tek bir parça olarak ele alındığında anlamlandığı aşikârdır. Bu sebeple akışkan bir konu bekleyen okurlar bu eser ile tamamen hayal kırıklığına uğrayabilir.

Yazarın eğlenceli dili, alaycı söylevleri okuru birçok yerde tebessüm ettirmeye yetiyor. Kullandığı dili ben çok beğendim. Belli bir konu hâkimiyeti olmayan, alışagelmiş durumların dışına çıkan yazar cümlelerini tam on ikiden vururcasına yerleştirivermiş esere… Lütfen aşağıdaki alıntılardan yazarın edebi derinliğine bir göz atın. Her biri birbirinden farklı duygu ve düşüncelerin yansıması gibidir.

• “...bakar dururlar uçsuz bucaksız maviliğe alabalıkça, esneyerek uzun uzun.” S.81
• “‘Mütekâsif menekşeler’ yoğun kaynaşması ve ayrılmazı yalnızlık.” S.85
• “Seni seviyorum. Yanlış anlama: Çok fazlanı değil, sen eksiğini.” S.141
• “Herkesi talih, bizi kör Salih...” S.130
• “Değişmez nakaratı şarkıların.” S.76

Yine kalakaldığım bir başka cümlelerden bir tanesiydi “Kaçıncı anason bulanıklığıydı bardağının?” cümlesi... Bunun gibi sayısız cümle ile karşılaşıyoruz eserde ve yazar gerçekten cümlenin öğeleriyle oynamayı çok seviyor. Kendimden bir parça bulduğuma çok sevindim.

“Aylardan Nisan ‘ve herhalde’ ilkbahar. Kuş sesleri yok. Olsa, ‘ovalara yayılır’. Lap lap terlik, takır tukur takunya sesleri ulaşıyor kulaklarına. Bu gün pazar. Öyle ya, ‘güneşlenme’ değil, yıkanma günü.” S.46

“ve herhâlde,” “ovalara yayılır” ve “güneşlenme” bu üç kelime ise yukarıdaki alıntının bütün durumunu değiştiriyor ve aşırılık katıyor adeta cümleye. Edebiyatta bunun adı nedir bilmiyorum ancak çok hoşuma gittiğini söylemeden edemedim.

Sözün özü; benim için eğlenceli, biraz Tutunamayanlar biraz Oblomov tadında bir kitaptı. Konu, kurgu ve işleyiş bakımından farklı bir eser arayanlar şiddet ile tavsiye edilecek kitaptır. Lakin sade sıradan bir tema üzerinde alışagelmiş bir kitap arayanlar kesinlikle eserden uzak dursunlar. Zira hiçbir kitap yarım bırakılmayı hak etmez.

Sevgi ile kalın…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder