Hayat küçük
bir çocuğun gözlerini kaybettiği zamanın sonrasında yakınlarına “sabah ne zaman
olacak,” sorusuna cevap veremeyecek kadar ağırdı. Çocuktum, gözlerimin
görmemesi sayesinde çocukta kaldım. Doğuştan değildi amalığım; ağacın yeşil,
bulutların beyaz ve deniz mavi olduğunu da gördüm. Zor olan aslında körlükte
değildi, insan her şeye alıştığı gibi buna da alışıyordu, ancak zor olan
insanların her fırsatta sana körlüklerini hatırlatmasıydı. “Dikkat et,”
“Dikkatli ol,” “Kör Müsün?” gibi sorulardı en çok bizi yoran ve evet “kördüm.”
“Bir kitabı yakabilirdi, tüm bir sistemi
yasaklayabilirdi ama bir çocuğun düşüncesini engellemek ya da hatırlamak
istediği şeyi unutmasını sağlamaya çalışmak çok zordu.” (Alıntı)
Okuduğumuz
eser 18. Yüzyılda yaşamış Louis Braille’nin kurgulanmış yaşam öyküsüydü. Veremden
genç yaşta hayata gözlerini yuman Louis’in tabi ki de değeri öldükten çok
sonraları anlaşıldı. Bizim gibi gören körlerin dünyasında elbette on yaşındaki
bir çocuğu, daha körü kimse dikkate almazdı, almadılar da… Ancak hayal etmek,
ettiğin hayalin doğruluğunu savunmak ve bu amaç uğrunda mücadele etmek çok az
insana nasip olmuş bir niteliktir. Bu nitelikte eğitimci, mucit ve görme
engelli Louis Braille’e nasip oldu.