Yerleşik hayata geçme Göbekli
Tepe keşfine kadar çiftçilikle bağdaştırılıyor olsa da bu keşiften sonra
amacını değiştirmiş ve insanların bir araya gelmesi, iç içe yaşaması
tapınaklara yakın olabilme isteği amacını ortaya çıkarmıştır. Göbekli Tepe’de
bulunan T Sütunları ilk insanların sosyalizasyon nedenidir. Dinsel ritüeller
aracılığıyla insanlığın yavaş yavaş yerleşik hayata geçmeleri kişileri
gruplara, grupları topluluklara ve toplulukları da devlet haline getirme
gerekliliği doğurmuştur. İnsanların toplum olma isteği ihtiyaçtan, devlet olma
isteği ise toplumun daimi olabilmesi gerekliliğinden doğmuştur.
Devlet olma gerekliliği de
yanında birçok şeyi beraberinde getirir. Bu gerekliliğin en önemlisi de yasa
adı altında bulunan genellikle devletin ve uyruklarının yararına olan yazılı
kararlardır. Kişilerin özgürlüğünü ve eşitliğini temel alarak her uyruğa hitap
ettikleri su götürmezdir.
Yazarımız hakkında söylenecek çok
şey vardır. Ancak bu lezzeti siz okurların İtiraflarım adlı eserinden okumanızı
tavsiye ederim. Bunun nedeni ise Jean-Jacques Rousseau’yu tanımayan ya da
yüzeysel tanıyanların asla inanamayacakları bir yaşam öyküsüdür. Romantik
felsefe anlayışının fikir babası ya da öncüsü olması ise gözlemlediği her şeyin
batmakta olduğu düşüncesini bütün eserlerinde okurlarına romantik bir dille
anlattı. Rousseau’yu diğer filozoflardan ayıran en temel özellik ise kullandığı
dilin yalın, arı ve anlaşılır olmasıdır. Kendisinden sonra gelen birçok
aristokrat/filozofların fikir babası ya da eleştiri kaynağı olmuştur.
Okuma-Yazma bilmeyen bir kadın
ile evliliğinden beş çocuğunun olması ve bu çocuklarının her birini
yetimhanelere bırakması, Emile gibi bir kitabın ise böyle bir düşünce
yapısından çıkıp, eğitim alanında yazılmış en iyi kitap olması yazarın talihi
midir yoksa kaderin oyunu mudur? Bunu bilmem ama iyi bir gözlemci, etrafındaki
her hareketi iyi okuma ve duygudaşlık gibi meziyetler kişi aristokrat olmasa da
güzel düşünceleri ortaya dökebileceğine bir kanıt olduğudur. Doğayı kendine
rehber edinen bir iki filozoftan birisidir.
Bilimler ve Sanatlar Üstüne
Söylev eserinin yazılması; yazarın evden işe giderken yaya yolunu tercih
etmesinden Dijon Akademisi’nin yayımlamış olduğu dergide “Bilimlerin ve
sanatların gelişmesi ahlakın düzelmesine yardım etmiş midir?” sorusu etken
olmuş ve yazarın hayatını baştan sona değiştirmiştir. Sorunun cevabını dillere
destan olacak bir biçimde olumsuz olarak cevaplamıştır. Bu eser Rousseau’nun
miladı sayılabilir.
Toplum sözleşmesi siyaset ve
devlet yönetimi alanında yazılmış en temel ve en iyi kitapların başında gelir.
Egemenliğin ve mutlak gücün tanımlarının yapıldığı, devlet yapılarının harika
bir şekilde tanımlandığı bu eser, herkesin ilgi alanı olan siyaseti en iyi
vurgulayan cümle topluluklarıdır. İçerisinde bol eleştiri ve yazarın
yorumlarından çıkarılacak sayısız ders vardır. Ancak bu eseri ele almandan önce
Platon’un Devlet adlı eserini okumak okur için faydalı olacaktır.
Her halkın kral olduğu demokrasi,
sadece aydın kişilerin yönetime giriştiği aristokrasi ve sadece kralın kral
olduğu monarşi gibi devlet yönetim şekillerini de gördüğümüz kitap okuruna
toplum sözleşmesi okumadan önce ve toplum sözleşmesi okuduktan sonra ciddi
manada bir fikir farklılığı sunuyor.
Yasaları ile gerçek bir devlet
babası olan Lykurgos, Atinalı Solon gibi kanun koyucularından bahsinin geçtiği
eserde Sulla, Sezar gibi monark liderlere de yer veriyor ve yönetimin nasıl
yıkıldığı biz okurlarına haklı sebeple göstererek sunuyor. Unutulmaması gereken
şey ise her yönetim şekli yıkımına doğru başka bir yönetim şeklinin zemini
oluşturuyor olmasıdır.
Egemenlik kayıtsız şartsız
milletindir vurgusunu ancak bilinçli toplumlarda görebiliriz. Aksi olduğu
sürece yönetim şekli demokrasi olsa bile yürütme mekanizması bir monarşiden
farksız olur. Despot, diktatör ya da
Yunanlarda gördüğümüz tiranlar gibi halkın ezilmesine ve bütün yükün uyrukların
sırtında olmasına sebebiyet verir. Ancak bilinçli bir toplumdaki uyruklar
yürütme mekanizmasında bulunan kişilerin görevli olduğunu bilir ve en kısa
zamanda gereğini yaparak hükümet değişikliğine gider. Demokrasi ortamı kadar
hiçbir yönetim şekli isyana açık bir şekil değildir.
Kitabım Türkiye İş Bankası Kültür
Yayınları’ndan, çevirisi yerinde ve okur tarafından anlaşılmayacak hiçbir
yazımı yoktur. Kitap dört bölüm halinde sunulmuştur. Sayfa kalitesi standart
okurunu üzmeyecek şekildedir. Kitabın tek kötü tarafı bu güzel anlatım diliyle
daha fazla zaman geçiremeyecek olmanızdır. Ancak bu kadar az sayfada bile
birçok şeyi özleyecek ve bakış açınızı daha da genişleteceksiniz.
Sözün özü; siyaset toplum
içerisinde yaşayan herkesin içerisinde bulunması gereken bir anlayıştır.
Siyasetle ilgilenmiyorum demek ciddi oranda yaşamıyorum demekle aynı şeyi ima
eder. Bu sebeple siyaset alanında fikir sahibi olmak, bu güzel yazar ile
tanışmak için kitap kesinlikle okunulası ve şiddetle tavsiye edilesidir.
Sevgi ile kalın.
Son olarak bir kuş katliamında
söz etmek isterim. Her yönetici kararı tabi ki de yasa değildir ve her yasa
topluma hayırlı olacak diye de bir kaide içermemektedir. 20. Yüzyıl Çin lideri
Mao Zedung Çin’de iyi bir tarım ortamı yaratmak isteğiyle hemen reformlara başladı.
Serçelerin tarım alanlarına zarar vermesinden dolayı ise serçelerin öldürülmesi
gerektiğini beyan edip, halka bu seferberliğin başladığını duyurdu. Hatta öyle
bir hal aldı ki bu iş; en çok serçe öldürenler ödüllere layık görüldü. Tahminen
2 milyar serçe katliamı yapıldı. Ancak sonuç beklendiği gibi olmadı. Serçelerin
olmayışı tarım alanlarında böceklerin türemesine ve tarım alanlarını
mahvetmesiyle ciddi bir kıtlık meydana getirdi. Çin halkı ve lideri yaptıkları
yanlışı anladılar, geç olsa da serçelere değer vermeye kutsal saymaya
başladılar. Ama iş işten geçmişti. Daha sonrasında ise Rusya’dan serçe ithal
edip hayatlarına devam ettiler. Tarihe ise en büyük kuş katliamı olarak
yansıdı.
Neyse Hobbes'in dediği gibi insan
insanın kurdudur.
yorumunuzu okumadan "itiraflar"ını da okumanızı isterim diyecektim ki zaten okumuşsunuz. Sadece Emile okumadım. İtiraflarını okuduktan sonra -kendisi farkında değil ama çok kırıldım-(O da zaten bütün insanlara kırgındı) okumak istemedim.
YanıtlaSil