13 Nisan 2020 Pazartesi

Jean-Jacques Rousseau - Toplum Sözleşmesi - Kitap İncelemesi - Felsefe - Düşünce - Siyaset - Hukuk - İnsan - Toplum


Yerleşik hayata geçme Göbekli Tepe keşfine kadar çiftçilikle bağdaştırılıyor olsa da bu keşiften sonra amacını değiştirmiş ve insanların bir araya gelmesi, iç içe yaşaması tapınaklara yakın olabilme isteği amacını ortaya çıkarmıştır. Göbekli Tepe’de bulunan T Sütunları ilk insanların sosyalizasyon nedenidir. Dinsel ritüeller aracılığıyla insanlığın yavaş yavaş yerleşik hayata geçmeleri kişileri gruplara, grupları topluluklara ve toplulukları da devlet haline getirme gerekliliği doğurmuştur. İnsanların toplum olma isteği ihtiyaçtan, devlet olma isteği ise toplumun daimi olabilmesi gerekliliğinden doğmuştur.

Devlet olma gerekliliği de yanında birçok şeyi beraberinde getirir. Bu gerekliliğin en önemlisi de yasa adı altında bulunan genellikle devletin ve uyruklarının yararına olan yazılı kararlardır. Kişilerin özgürlüğünü ve eşitliğini temel alarak her uyruğa hitap ettikleri su götürmezdir.

Yazarımız hakkında söylenecek çok şey vardır. Ancak bu lezzeti siz okurların İtiraflarım adlı eserinden okumanızı tavsiye ederim. Bunun nedeni ise Jean-Jacques Rousseau’yu tanımayan ya da yüzeysel tanıyanların asla inanamayacakları bir yaşam öyküsüdür. Romantik felsefe anlayışının fikir babası ya da öncüsü olması ise gözlemlediği her şeyin batmakta olduğu düşüncesini bütün eserlerinde okurlarına romantik bir dille anlattı. Rousseau’yu diğer filozoflardan ayıran en temel özellik ise kullandığı dilin yalın, arı ve anlaşılır olmasıdır. Kendisinden sonra gelen birçok aristokrat/filozofların fikir babası ya da eleştiri kaynağı olmuştur.


Okuma-Yazma bilmeyen bir kadın ile evliliğinden beş çocuğunun olması ve bu çocuklarının her birini yetimhanelere bırakması, Emile gibi bir kitabın ise böyle bir düşünce yapısından çıkıp, eğitim alanında yazılmış en iyi kitap olması yazarın talihi midir yoksa kaderin oyunu mudur? Bunu bilmem ama iyi bir gözlemci, etrafındaki her hareketi iyi okuma ve duygudaşlık gibi meziyetler kişi aristokrat olmasa da güzel düşünceleri ortaya dökebileceğine bir kanıt olduğudur. Doğayı kendine rehber edinen bir iki filozoftan birisidir.

Bilimler ve Sanatlar Üstüne Söylev eserinin yazılması; yazarın evden işe giderken yaya yolunu tercih etmesinden Dijon Akademisi’nin yayımlamış olduğu dergide “Bilimlerin ve sanatların gelişmesi ahlakın düzelmesine yardım etmiş midir?” sorusu etken olmuş ve yazarın hayatını baştan sona değiştirmiştir. Sorunun cevabını dillere destan olacak bir biçimde olumsuz olarak cevaplamıştır. Bu eser Rousseau’nun miladı sayılabilir.

Toplum sözleşmesi siyaset ve devlet yönetimi alanında yazılmış en temel ve en iyi kitapların başında gelir. Egemenliğin ve mutlak gücün tanımlarının yapıldığı, devlet yapılarının harika bir şekilde tanımlandığı bu eser, herkesin ilgi alanı olan siyaseti en iyi vurgulayan cümle topluluklarıdır. İçerisinde bol eleştiri ve yazarın yorumlarından çıkarılacak sayısız ders vardır. Ancak bu eseri ele almandan önce Platon’un Devlet adlı eserini okumak okur için faydalı olacaktır.

Her halkın kral olduğu demokrasi, sadece aydın kişilerin yönetime giriştiği aristokrasi ve sadece kralın kral olduğu monarşi gibi devlet yönetim şekillerini de gördüğümüz kitap okuruna toplum sözleşmesi okumadan önce ve toplum sözleşmesi okuduktan sonra ciddi manada bir fikir farklılığı sunuyor.

Yasaları ile gerçek bir devlet babası olan Lykurgos, Atinalı Solon gibi kanun koyucularından bahsinin geçtiği eserde Sulla, Sezar gibi monark liderlere de yer veriyor ve yönetimin nasıl yıkıldığı biz okurlarına haklı sebeple göstererek sunuyor. Unutulmaması gereken şey ise her yönetim şekli yıkımına doğru başka bir yönetim şeklinin zemini oluşturuyor olmasıdır.

Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir vurgusunu ancak bilinçli toplumlarda görebiliriz. Aksi olduğu sürece yönetim şekli demokrasi olsa bile yürütme mekanizması bir monarşiden farksız olur.  Despot, diktatör ya da Yunanlarda gördüğümüz tiranlar gibi halkın ezilmesine ve bütün yükün uyrukların sırtında olmasına sebebiyet verir. Ancak bilinçli bir toplumdaki uyruklar yürütme mekanizmasında bulunan kişilerin görevli olduğunu bilir ve en kısa zamanda gereğini yaparak hükümet değişikliğine gider. Demokrasi ortamı kadar hiçbir yönetim şekli isyana açık bir şekil değildir.

Kitabım Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’ndan, çevirisi yerinde ve okur tarafından anlaşılmayacak hiçbir yazımı yoktur. Kitap dört bölüm halinde sunulmuştur. Sayfa kalitesi standart okurunu üzmeyecek şekildedir. Kitabın tek kötü tarafı bu güzel anlatım diliyle daha fazla zaman geçiremeyecek olmanızdır. Ancak bu kadar az sayfada bile birçok şeyi özleyecek ve bakış açınızı daha da genişleteceksiniz.

Sözün özü; siyaset toplum içerisinde yaşayan herkesin içerisinde bulunması gereken bir anlayıştır. Siyasetle ilgilenmiyorum demek ciddi oranda yaşamıyorum demekle aynı şeyi ima eder. Bu sebeple siyaset alanında fikir sahibi olmak, bu güzel yazar ile tanışmak için kitap kesinlikle okunulası ve şiddetle tavsiye edilesidir.

Sevgi ile kalın.

Son olarak bir kuş katliamında söz etmek isterim. Her yönetici kararı tabi ki de yasa değildir ve her yasa topluma hayırlı olacak diye de bir kaide içermemektedir. 20. Yüzyıl Çin lideri Mao Zedung Çin’de iyi bir tarım ortamı yaratmak isteğiyle hemen reformlara başladı. Serçelerin tarım alanlarına zarar vermesinden dolayı ise serçelerin öldürülmesi gerektiğini beyan edip, halka bu seferberliğin başladığını duyurdu. Hatta öyle bir hal aldı ki bu iş; en çok serçe öldürenler ödüllere layık görüldü. Tahminen 2 milyar serçe katliamı yapıldı. Ancak sonuç beklendiği gibi olmadı. Serçelerin olmayışı tarım alanlarında böceklerin türemesine ve tarım alanlarını mahvetmesiyle ciddi bir kıtlık meydana getirdi. Çin halkı ve lideri yaptıkları yanlışı anladılar, geç olsa da serçelere değer vermeye kutsal saymaya başladılar. Ama iş işten geçmişti. Daha sonrasında ise Rusya’dan serçe ithal edip hayatlarına devam ettiler. Tarihe ise en büyük kuş katliamı olarak yansıdı.

Neyse Hobbes'in dediği gibi insan insanın kurdudur.

1 yorum:

  1. yorumunuzu okumadan "itiraflar"ını da okumanızı isterim diyecektim ki zaten okumuşsunuz. Sadece Emile okumadım. İtiraflarını okuduktan sonra -kendisi farkında değil ama çok kırıldım-(O da zaten bütün insanlara kırgındı) okumak istemedim.

    YanıtlaSil