16 Mayıs 2019 Perşembe

Christian Friedrich Hebbel - Gyges ve Yüzüğü - Edebiyat - Senaryo - Oyun - Tiyatro


19. ve 20. Yüzyılı kavuran bir güç yüzüğü üçlemesinin tam üzerine doğan bizler aslında konunun biraz daha hayalî yapısından sıyrılmış ve Antik çağa vardırıldığını görmek herkeste bir heyecan yaratıyor olsa gerek. Bu sadece bir kurgu benzerliği niteliğindedir ancak durumun bir esinlenme olup olmadığını ancak J. R. R. Tolkien bilir.

Alman oyun yazarı Hebbel 1813 yılında Danimarka egemenliği altında bulunan Holstein Dukalığında doğdu. İnşaatçı bir babanın ilk oğluydu. Maddi zorluklar nedeniyle eğitim hayatını bırakmış ve babasının isteği ile küçük yaşlarda inşaat işlerinde çalışmıştır. Babanın ölümüyle huzura kavuşan Hebbel’in asıl eğitimi burada başlamış, hukuk okumak istemiş ancak bazı zorluklar nedeniyle onu da başaramayıp edebiyata yönelmiştir. Ciddi bir maddi zorluklar içerisinde bulunduğundan dolayı sürekli bir arayış içerisinde olan Hebbel oyun yazarlığında da istediği başarı kolayca yakalayamamıştır. Birçok badireler atlatmış, iki kadından doğan üç çocuğunu toprağa vermiş, benliği ve ruhu dram yazarlığı için yavaştan hazır hale gelmiştir.

“Kirpiklerin sadık bir bekçi gibi gözlerini nasıl koruyorsa, seni öyle korumak isterim.” (Alıntı)

Yurt dışı seyahatlerinin birinde tiyatro oyuncusu Christine Enghaus ile tanıştı ve evlendi. Bu evlilik maddi anlamda Hebbel’i rahatlatmış olsa da Almanya’da bıraktığı kadın Elise aklından bir türlü çıkmıyordu. Oyun yazarlığında da az olsa başarıyı yakalamış ancak bu seferde rahatsızlıkları nedeniyle yine karamsarlığa düşmüştür. 1854 yılında Elise’nin ölümü için hatıra defterine aldığı: “Artık Elise yaşamıyor. 18 Kasım 1854’te, sabaha karşı öldü. Uzun zamandan beri kendisinden ümit kesilmişti, adeta ölümden başka istenecek bir şey kalmamıştı; bunun için bu acı haber beni geldiği anda o kadar sarmadı, daha ziyade içimde bir şey titredi, titremekte devam edecek. Ne karmakarışık bir hayat; benim hayatımla ne kadar derinden bağlı; hâlbuki tabiatın iradesine aykırı… Çünkü adamakıllı içten bir münasebet yok… Buna rağmen, daha temiz iklimlere gitmek bir gün bana nasip olunca, orada herkesten çok ona rastlamayı isteyeceğim.”

Hebbel kırklı yaşlarında oyun yazarlığında altın çağını yaşıyordu. Artık çevresi değişmiş çok güzide dostluklar kurmuştu ve en önemlisi artık kendine bir ev alabilmişti. Bu durumda çok sürmedi; acıyla, parasızlıkla, iş kaygısıyla geçen ömrü 50. yaşlarında onu yatağa mahkûm etti. Ölümünden evvel ise onu mutlu edecek bir olay olmuş, Nibelunhenler oyunu için Schiller mükâfatını alacağını duymuş, tebessüm ederek: “İnsanın bahtı böyledir işte… Kâh şarabımız, kâh kadehimiz bulunmaz...” demiştir.

Gyges ve Yüzüğü bir oyundur. Günümüzden çok önceleri MÖ 400lerde Herodotos ve MÖ 300lerde ise Platon ele almıştır. Bu eserde bu iki devin karışımından ortaya çıkmıştır. Platon felsefi olarak işlemiş ve ahlak yönünden ele almıştır. Herodotos ise olayı tamamen tarihsel bir olay olarak anlatmıştır. Kitabın konusu Herodotos’un anlattığına daha benzerdir. Platon’dan ise yüzüğü ve yüzüğün gücünü almıştır.

“— E, kız güzel miydi?
— Bilmiyorum, benim hoşuma giden şey güzel mi?” (Alıntı)

Yalnız senin olana bak. İnsanların ellerine muazzam güzellikte herhangi bir durum geçince eğer ki bu durum içerisinde yalnızlarsa güzelliği anlatacak ve paylaşacak kimseleri yoksa güzelliğin değeri düşer. Hâlbuki durum hiçte öyle değildir. Güzellik yalnızsa ve sadece sana mahsussa güzeldir. Bunu ifşa etmenin, paylaşmanın, ne manası var. Hele ki bu bir kadınsa; kulakla inanmadığın şeyi gözle gösterip güzelliğini çırılçıplak gözler önüne sermek ve güzelliği hakkında konuşmak hangi psikolojik sorunun belirtisidir bilemem. Ancak bu oyunun ana konusudur.

Lydia Kralı Kandaules, onun dünyalar güzeli karısı Rhodope ve iyi bir asker olan Yunanlı Gyres oyunun ana karakterleridir. Bu üç karakter arasında doğan olaylar çok naif bir şekilde işlenmiş ve mitsel ögelerde dâhil edilerek lirik şiir tadını sonuna kadar korumuştur. Geçişler arasında asla kopukluk yaşanmamakta olup olay örgüleri birbirlerine ustaca bağlanmıştır. Kandaules cesur, açık fikirli ve düz bir adamdır. Gyres ise mantıklı, ince düşünen bir kişiliğe sahiptir. Ancak Rhodope başlı başına bir efsanedir. Kesinlikle o bedenindeki ipek kumaşın hissiyatını okuruna aktarabilecek bir hint esintili karakterdir. Kandaules Rhodope’nin güzelliğine şahit iki erkekten birisidir ve bu güzelliği herkese özellikle de Gyges’e göstermek ister…

Kitabım Yapı Kredi Yayınları ve Sabahittin Ali çeviridir. Her iki kişiliğe de kusur bulmak imkânsız ve çevirmen ayrıca kitabı okutma sebebidir. Sabahattin Ali çok güzel bir sunuş ile yazarın hayatını ve eserlerini bize tanıtıyor kitapta… Çok güzel diyorum ve bunda mübalağa etmiyorum. Gerçekten okuduğum en güzel yazar hayatının kaleme alınış şekliydi desem yalan olmaz. Bunun akabinde beş perdelik oyun başlıyor. Akıcılığı, şiirselliği ve birbirine kenetlenen örgüyü hiç koparmadan sonlanıyor.

Sözü özü; ben kitabı muhteşem bir akıcılıkta soluksuz okudum. Kesinlikle okunulası ve tavsiye edilesidir. Okumadan evvel Türkiye İş Bankası Kültür yayınlarına ait Platon Devlet ikinci bölümde bulunan ve Herodotos Tarihin kitabında Lydia – Kroisos bölümünde yer alan Gyges’in hikâyesini okumanız tavsiye edilir.

Sevgi ile kalın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder