19 Nisan 2019 Cuma

Soren Kierkegaard - Baştan Çıkarıcının Günlüğü - Kitap İncelemesi - Felsefe - Düşünce - Anı - Mektup - Günlük - Edebiyat

Baharları ilk ve son diye ayırırsak - ki bu ikimizin yaptığı en iyi şeydi – tam tamına yirmi sekiz bahar geçti. Kabaca bir hesap yapıyorum kendimle de ne çok şey kaybetmişim. Öncelikle zamanı, sonra anı ve dahasını… Yalnızım şimdi, aslında yalnızlıkta denmez buna. İnsanın sürekli düşünmesi yalnızlıktan sayılır mı? –Bilmiyorum. Cevap veremeseler de bazen pencereyle, çoğu zaman masa ve sandalyeyle konuşuyorum. Dedim ya yalnızım şimdi, kendimle…


Ad ve soyadını okuyup telaffuz edemediğim, bazen çok güzel sözleriyle karşılaştığım yazarı bu kitabıyla tanıma şansım oldu. Genelde isminin “Koenigsegg” spor arabalarla karıştırdığım bir yazar. Kendisi Danimarkalı ve 18. Yüzyılda yaşamış. Felsefe ve türevlerinde eğitim görmüş, o dallar üzerine kitaplar yazmış. Eserinden anladığım kadarıyla Antik Yunan ve Roma’ya hâkim, mitoloji sever. Hegel etkilendiği kişilerin başında gelir. Bazen alaylı, bazen ise başkaca yazarları öven, alkışlayan bir hali var. Kırk iki yaşında hayata gözlerini yummuştur.


“Başkalarına yollarını şaşırtan eninde sonunda kendi yolunu şaşırır...” (Alıntı)

Gelelim Ya/Ya da adlı eserinden bir bölüm olan “Baştan Çıkarıcının Günlüğü ’ne.” Kâh roman, kâh anı ya da günlük diyebileceğimiz aslında değişik yazım tarzı arayan filozofumuz akademik bir kitap yazacağına kurgulu bir felsefi eser ortaya koymuş. Yukarıda “*” ile belirttiğim tarzda bir günlük metni ve bu metni felsefi düşüncelerle, bazı savlara dayandırarak şiirsel bir tınıyla anlatmış. Hatta bu anlatım tarzı benim çok ama çok hoşuma gitti. Herkesin anlayabileceği bir ilerleyiş tarzı olmuş. Birine “empati yap,” diyeceğine “birisi senin annana, bacına aynısını yapsa… Hoşuna gider mi?” tarzında bir sunum yapmış. Aslında iki cümlede aynı, ancak söyleniş ve algılanış tarzları herkese hitap edecek türden değildir. Bu durum benden bir alkış almayı hak etti.

İçerik olarak farklı bir felsefi yaklaşım. Ben ilk defa kadın ve erkeğin arasındaki ilişkiye bu kadar girebilen bir filozof gördüm. Okuduklarım daha soyut, daha uzaktan bir bakış ile kadın ve erkeğin iletişimlerini, ilişkilerini açıklıyordu. Bu eser biraz “kullanma kılavuzu” tanında olmuş desek yanılmış olmayız. Tabi bu kadın erkek iletişimini 21. Yüzyıl insanında denememek gerekiyor. Şimdiki ilişkiler o zamana göre daha bir ucuz, kalitesiz ve emeksiz. Elbet istisnalar vardır ki onlar aile denen toplumun en küçük yapı taşının gözbebekleridir. Hepsini kurumu ayaklar altına bırakmadıkları için tebrik ediyorum. Bunların dışında sevgililik durumu, nişanlılık durumu ve aşk hakkında sayısız felsefi görüş edinmenizi sağlayacak bir kitaptır.

“...o kadar nişanlısı olmayan var ki etrafta, ama bir sevgilileri var ve bir sürü de nişanlı var bir sevgilileri olmayan...” (Alıntı)

Kitabım İş Bankası Kültür Yayınlarından, 5. Basım. Önsöz falan hiçbir şey yok, direk konuya dalıyorsunuz. Çevirisi gayet başarılı, ancak basım yılı 2019 olduğundan ve benim gibi kitabı eğip, büküp öyle okuyorsanız “gırç, gırç” denen iç gıdıklayıcı sesi duymanız çok mümkündür. Yaprak kalitesi gerçekten tam bir fiyasko.

“...çünkü kadın erkeğin rüyasıdır.” (Alıntı)

Sözün özü; kitap okunulası ve tavsiye edilesi. Benim için farklı bir deneyim ve yazım tarzıydı. Oldukça fazla hoşuma gitti. Eğer sizlerde farklı, değişik ve erotizmin tavana vurduğu – şaka limbondunuz yerinden oynamayacak - bir kitap arıyorsanız, bu kitap tam size göre.

Sevgi ile kalın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder