Baharları ilk ve son diye
ayırırsak - ki bu ikimizin yaptığı en iyi şeydi – tam tamına yirmi sekiz bahar
geçti. Kabaca bir hesap yapıyorum kendimle de ne çok şey kaybetmişim. Öncelikle
zamanı, sonra anı ve dahasını… Yalnızım şimdi, aslında yalnızlıkta denmez buna.
İnsanın sürekli düşünmesi yalnızlıktan sayılır mı? –Bilmiyorum. Cevap
veremeseler de bazen pencereyle, çoğu zaman masa ve sandalyeyle konuşuyorum.
Dedim ya yalnızım şimdi, kendimle…
Ad ve soyadını okuyup telaffuz
edemediğim, bazen çok güzel sözleriyle karşılaştığım yazarı bu kitabıyla tanıma
şansım oldu. Genelde isminin “Koenigsegg” spor arabalarla karıştırdığım bir
yazar. Kendisi Danimarkalı ve 18. Yüzyılda yaşamış. Felsefe ve türevlerinde
eğitim görmüş, o dallar üzerine kitaplar yazmış. Eserinden anladığım kadarıyla
Antik Yunan ve Roma’ya hâkim, mitoloji sever. Hegel etkilendiği kişilerin
başında gelir. Bazen alaylı, bazen ise başkaca yazarları öven, alkışlayan bir
hali var. Kırk iki yaşında hayata gözlerini yummuştur.
“Başkalarına yollarını şaşırtan
eninde sonunda kendi yolunu şaşırır...” (Alıntı)
Gelelim Ya/Ya da adlı eserinden
bir bölüm olan “Baştan Çıkarıcının Günlüğü ’ne.” Kâh roman, kâh anı ya da
günlük diyebileceğimiz aslında değişik yazım tarzı arayan filozofumuz akademik
bir kitap yazacağına kurgulu bir felsefi eser ortaya koymuş. Yukarıda “*” ile
belirttiğim tarzda bir günlük metni ve bu metni felsefi düşüncelerle, bazı
savlara dayandırarak şiirsel bir tınıyla anlatmış. Hatta bu anlatım tarzı benim
çok ama çok hoşuma gitti. Herkesin anlayabileceği bir ilerleyiş tarzı olmuş.
Birine “empati yap,” diyeceğine “birisi senin annana, bacına aynısını yapsa…
Hoşuna gider mi?” tarzında bir sunum yapmış. Aslında iki cümlede aynı, ancak
söyleniş ve algılanış tarzları herkese hitap edecek türden değildir. Bu durum
benden bir alkış almayı hak etti.
İçerik olarak farklı bir felsefi
yaklaşım. Ben ilk defa kadın ve erkeğin arasındaki ilişkiye bu kadar girebilen
bir filozof gördüm. Okuduklarım daha soyut, daha uzaktan bir bakış ile kadın ve
erkeğin iletişimlerini, ilişkilerini açıklıyordu. Bu eser biraz “kullanma
kılavuzu” tanında olmuş desek yanılmış olmayız. Tabi bu kadın erkek iletişimini
21. Yüzyıl insanında denememek gerekiyor. Şimdiki ilişkiler o zamana göre daha
bir ucuz, kalitesiz ve emeksiz. Elbet istisnalar vardır ki onlar aile denen
toplumun en küçük yapı taşının gözbebekleridir. Hepsini kurumu ayaklar altına
bırakmadıkları için tebrik ediyorum. Bunların dışında sevgililik durumu,
nişanlılık durumu ve aşk hakkında sayısız felsefi görüş edinmenizi sağlayacak
bir kitaptır.
“...o kadar nişanlısı olmayan var
ki etrafta, ama bir sevgilileri var ve bir sürü de nişanlı var bir sevgilileri
olmayan...” (Alıntı)
Kitabım İş Bankası Kültür
Yayınlarından, 5. Basım. Önsöz falan hiçbir şey yok, direk konuya dalıyorsunuz.
Çevirisi gayet başarılı, ancak basım yılı 2019 olduğundan ve benim gibi kitabı
eğip, büküp öyle okuyorsanız “gırç, gırç” denen iç gıdıklayıcı sesi duymanız
çok mümkündür. Yaprak kalitesi gerçekten tam bir fiyasko.
“...çünkü kadın erkeğin
rüyasıdır.” (Alıntı)
Sözün özü; kitap okunulası ve
tavsiye edilesi. Benim için farklı bir deneyim ve yazım tarzıydı. Oldukça fazla
hoşuma gitti. Eğer sizlerde farklı, değişik ve erotizmin tavana vurduğu – şaka
limbondunuz yerinden oynamayacak - bir kitap arıyorsanız, bu kitap tam size
göre.
Sevgi ile kalın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder