Yazarımız
Plutarkhos MS I yüzyılda yaşamış Yunan tarihçi, biyografi ve deneme yazarıdır.
Kendisini günümüze devreden “Paralel Hayatlar” yazı serisiyle tanırız. Asıl
olanı ise kendisinin ciltler dolusu bir yazım hayatı olduğudur. Kaynağın ilk
elden sahibidir.
Plutark’ın
tarihte önemli olması sayısız eserler vermesinden ziyade kitaplarında 151 tane
yazarın ve Aristoteles’in günümüze ulaşamayan 70, Theophrastos'tan ise 50
alıntı yapmıştır. Bunlar bile yazarın ne kadar değerli olduğunun birer kanıtı
olmaktadır.
Öncelikle
yazarın MÖ 8. Yüzyılda yaşamış devlet adamı ve kanun koyucu olan
https://1000kitap.com/kitap/lykurgosun-hayati--21340 eseri, bu kitabını yazmaya
cesaret vermiştir. Kesinlikle bilgilerin doğru olmasına özen gösteren
Plutarkhos bu eseri için ise; “Tabi şimdiye kadar aktardığım bilgiler gibi,
bunların da masal olmadığını varsayarsak,” demesi elinde olan verilerin
doğruluğuna göre yazıldığına vurgulamak istemiştir. Çünkü kişilerin zamanları
mit kahramanlarına karışmış, tarihin kesinlikle olmadığı devirlerden
bahsedilmektedir. Eserde Homeros’tan, Euripides’ten, Aristoteles’ten ve nice
ismini duymadığımız tarihçilerden bahsetmektedir. Hatta birçok yerde bu kişilerin eserlerinden
faydalanmış, inandığı ve inanmadığı mantık dışı olan yerleri ise eser üzerinde
belirtmiştir.
“Ben küçük bir şehirde doğdum, ama daha da
küçülmemesi için orada kalmaya karar verdim.” (Alıntı)
Her iki
karakterinde birbirine yakın ortak özelliklerinin olması, mertlikleri,
uyrukları tarafından sevilmeleri ve ilerleyen zamanlarda kız kaçırma olaylarına
da karışmaları ortak özellikleridir. Bu kız kaçırma olayları her ikisinin de
genç yaşta hak etmedikleri bir şekilde ölmelerine sebebiyet vermiştir.
Theseus; Atina
şehir kurucusu, birleştiricisi ve kanun koyucusu olarak bilinmektedir. Zaten
kral olan babasının ardılı evlilik dışı çocuğudur. Bir diğer rivayete göre ise
Poseidon’un oğlu olduğu savunulmaktadır. Ancak mantık çerçevesinde ve eldeki
veriler ile çalışma yürüten Plutarkhos Atina Kralı Aegeus’u hedef almıştır.
Kaynaklar göstererek adım adım doğumundan ölümüne kadar Theseus’u ve
kişiliğini, karıştığı olaylar ve verdiği tepkileri roman tadında okuruna
anlatmıştır.
Ege Denizi’nin
ismini alması.
Girit Kralı
Atina’da yapılan bir şenlikte – Panathenaia – düzenlenen yarışmada kendi
uyruklarından birinin kazayla ölmesini bahane ederek Atina Kralı olan
Aegeus’tan diyet olarak her sene 14 kişi - 7 kız ve 7 erkek - Girit’e
gönderilmesini ister. İlk başlarda zor gelmeyen bu diyet işi zamanla
Atinalıların zoruna gider ve evlatlarını vermek istemezler. Çünkü gidenler
Labirent denen bir yere bırakılıyor ve Minotauros denen bir öküzden hallice
canavar - ki ben bunun öyle olduğuna
inanmıyorum; miğferinde öküz boynuzları olan komutan demek daha doğru olur –
tarafından öldürülüyordu. Girit Kralı Theseus’un da baba ocağına döndüğü bir
zaman 14 kişilik grubu seçerlerken ilk olarak Theseus’u seçmiştir ve Atina
Kralı ise oğluna Minotauros’u öldürmesini söylemiştir. Gönderilecek geminin
kaptanına ise beyaz – aslında kırmızı – yelkenler verip, eğer oğlum ölmeden
dönerse beyaz yelkenlilerle şehre dönün demiştir. Theseus, Minotauros’u öldürür
ve diğer kalanlarla beraber şehre dönerken zafer sarhoşluğu nedeniyle siyah
yelkenlileri değiştirmeyi unuturlar. Bunu göre Atina Kralı ise oğlunun öldüğünü
düşünür ve o acıyla bulunduğu uçurumdan kendini Ege Denizi’ne bırakır. O günden
sonra denizin adı Aegeus Pontos olarak değişir ve zamanla Ege Denizi halini
alır.
Romulus; Roma
şehrinin kurucusudur. Aslına bakılırsa yüzlerce kişi Roma şehir kurucusu olarak
gösterilmektedir. Ancak verilere ve mantığa en çok yatan ise Romulus’tur.
Babasının savaş tanrısı Ares olduğu rivayet edilir, ancak akla yatkın olan
hadise ise silah zoruyla tecavüze uğrayan bir kadının ikiz çocuklarından
biridir. Doğumu çok sansasyon yarattığı için nehre sepet içerisinde bırakıldığı
rivayet edilir, bizimde bildiğimiz Darkan – Tarkan – kahramanı gibi dişi kurt
tarafından yetiştirtildiği söylenmektedir.
O zamanlardan
günümüze kadar gelen birçok adet vardır. Bunlardan bir tanesi dudaktan öpüşme Roma
şehri kurulacağı vakitten gelmedir. Onun dışında gelinlerin gerdek gecesine
kucakta taşınması da Roma şehri kurulumdan kısa bir zaman sonraya
dayanmaktadır. Romulus tarafından başka bir şehirle yakınlaşmak ya da savaş
çıkarmak adına kimine göre beş yüz yirmi yedi, bir başkasına göre ise altı yüz
seksen üç olan ancak yazarımızın desteklediği otuz bekâr kadının kaçırılması
sebebiyet vermiştir bu hadiseye. Kucakta gerdeğe götürülmeleri ise zorla bir
evliliğe sürüklenmeleri içindir. Zamanla bu üzüntü duyulan olay, mutluluk ve
gereksinim halini alıp damadın gelini kucaklayıp odalarına götürülmesi gibi
mana kaybına uğramıştır. Söylediğimiz şeyler günlük hayatlarımızda
karşılaştığımız insan durumlarıydı. Ancak o zamandan kalan ve kitapta geçen
sayısız olay ve olayların getirdiği gelenekler mevcuttur.
Hatta
kaçırılan kızların daha sonra söyleyeceği; “Bekâretimizi
koruduğumuz sırada bizi kurtarmaya gelmediniz. Şimdi eş ve anne olmuşken
onlardan – kaçıranlardan – koparmaya çalışıyorsunuz. Bize sunduğunuz yardım önceki
ilgisizliğinizden ve ihanetinizden çok daha incitici. Bir tarafta onların bize
gösterdiği sevgi, diğer tarafta sizlerin şefkati var. Savaşı başka nedenlerden
dolayı yapmış olsaydınız bile, bizim hatırımız için durdurmanız gerekirdi,
çünkü artık onlarla akrabasınız. Madem bizim uğrumuza savaşıyorsunuz, bizleri
damatlarınız ve torunlarınızla beraber alın. Bizi ailelerimizde kavuşturun,
ancak bunu kocalarımızdan ve çocuklarımızdan koparmadan yapın. Yalvarıyoruz
size, bizi tekrar esir durumuna sokmayın.” – Sayfa 60,61 – Savaştan daha
acıydı.
“...şehirlerin de insanlar gibi kaderleri
olduğuna... İnanılırdı.” (Alıntı)
38 yıl hüküm
süren Romulus, Theseus kadar şanslı değildi. Atina kurucusunun cesedi
bulunurken, Romulus’un ne cesedi, ne elbiseleri ne de silahı bulundu. Ama her
ikisi de ardından milyonlarca insana ev sahipliği yapan muhtemelen de dünyanın
sonuna kadar daim olacak şehirler bıraktılar.
Bana kalırsa erdem ve ahlak yönünden Romulus, cesaret ve güç bakımından
ise Theseus halka mal olmuş kişilerdir.
Kitabım
Türkiye İş Bankası Yayınları’ndan, İo Çokona’nın dillendirdiği çevirisi
muazzam… Olay, örgü ve yazarın dili anlaşılmayacak hiçbir şey bırakmamaktadır.
Akıcı, meraklandırıcı ve en önemlisi bilginin ilk sahibinin ağzından çıkan
derleme hayat biyografisi olan kitap okunmaya değer. İçeriğinde kısa bir yazar
hayatı ve eserleri, ardından çevirmen önsözü ve arkasından ilk önce Theseus’un
hayatı, devamında ise Romulus’un hayatı; kişiler bittikten sonra yazarın
yaptığı kısa bir kişilik karşılaştırması ve en sonunda ise sonnotlar başlığı
altında eserin daha iyi anlaşılmasını saylayan bilgilerin ve kaynakların bulunduğu
bölümler yer almaktadır. Baskısında, içeriğinde sorun yoktur.
Sözün özü;
tarih bilimcilerin dillerinden hoşlanmayıp, farklı bir içerik arayanlara rehber
yazardır Plutarkhos. Birçok eserini keyifle okudum ve birçok arkadaşıma tavsiye
ettim. Kesinlikle okunulası ve tavsiye edilesidir.
Sevgi ile
kalın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder