18 Nisan 2019 Perşembe

Gündüzler Kadar Kısa... - Kendi Kalemimden Hikayeler

               -Tik Tak, Tik Tak, Tik Tak.

Tertemiz bir gece ve durmaksızın devam eden saatin sesi gecenin sessizliğine bir ihanet içerisindeydi. Saatten cesaret alan eşyalar ise bazen çıtırdıyor çoğu kez de anlam veremediği sesler ile hayal dünyasını iyice zorlamasına neden oluyordu. Muhtemelen şuan oturma odasında bir ejderha kesinlikle televizyonu yiyordu. Yoksa televizyon gecenin bu saatinde neden acı acı gıcırdasın ki!

Yorganı iyice üzerine çekti; şu odanın köşesinde saatlerdir sırtı dönük olan adamda kimdi acaba. Hem o kadar ayakta durmaktan yorulmadı mı diye düşüyordu. Ne kadarda uzun boyu vardı, kendisi ancak onun bacakları kadardı. Birkaç kere annesine seslenmeyi düşündü ama köşede duran adamında duyacağından korkarak ses çıkartamadı. Korku soluk sesini dahi kıstı.

Gündüzler böyle çabuk ilerleyip, hemen bitip, tükenirken; gece neden bu kadar uzun sürüyordu. Ne zaman ortalık aydınlanacaktı. Uzun zamandır babasının da dediği gibi güneşi yıkamanın vakti gelmedi mi daha? Bulutlarla beraber asar gökyüzüne kuruturdu bir güzelce. Bir gıcırtı yeniden düşüncesini bozdu. Ejderha şuan kesin anane yadigârı olan gümüşlüğü yiyordu.

Gece ve gündüz birer kavram değildiler. Sadece birbirlerinin ispatıydı. Işık değen yerlere gündüz, değmeyen yerlere ise gece deniyordu. Elle tutulan somut bir durumun olmadığını, sadece ışıksız kaldığı için korkmamasını babası defalarca anlatmıştı; ancak nafile… Hayal dünyası büyüklerin aklının alamayacağı kadar genişti. Çoğu gece uzay savaşlarına katıldı, neredeyse haftada bir çikolatalardan havuzlarda yüzdü, hatta geçen gece en sevdiği balığı “Müslüm” ile babasıyla izlediği belgeselden aklında kalan Marina Çukuruna daldı.

Ortalık yavaşça ağarmaya, güneşin ışınları belirmeye başlamıştı. Hemen odanın köşesinde duran adama bakmaya başladı. Ortalık aydınlandıkça orada duran adamın aslında bir ayaklı gece lambası yani lambader olduğunu gördü. Korkusu yavaşça düşüncesinden uzaklaştı ve yüzüne vurmaya başlayan gün ışığı tebessüm etmesini sağladı. Pencereye koştu ve güneşin tam karşı evin üzerinde olduğu gördü. Banyoya koşup; bir kova, küçük bir tel fırça, biraz “Peros” deterjan ve yüz havlusu aldı. İki eliyle kovayı alıp, zorlana zorlana yatak odasına kadar koştu;

-Baba, baba uyan… Güneşi yıkayabiliriz, şimdi tam bizim karşımızdaki evin üzerinde… Hem “Müslüm” de yardım eder. Senin çocukluğundaki sarışın sabahları görmek istiyorum. Hadi uyan baba…

-Canım oğlum... Gece gördüğümüz düşleri gerçekleştiremeyeceksek her sabah uyanmanın sebebi ne? Güneş uzaklaşmadan yetişelim!




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder