25 Haziran 2019 Salı

Gerald Messadié - Musa Ulus Yaratan Peygamber Cilt 2 - Kitap İncelemesi - Edebiyat - Roman - Anı - Tarih - Biyografi


Bilinmeyen insanı korkutur ve dahası merakını uyandırır. Ancak korku sevgiyle taçlandırılmadıktan sonra tam bir iman teşkil etmez. Korkmak kadar sevmekte gerekmektedir. Her dönemin peygamberi kendi dönemine ait sanatların en iyi erbaplarından olması pek şaşılası bir durum değildir. Hz. Musa’ya verilen sihir, Hz. İsa’ya verilen tıp ilmi ve Hz. Muhammed’e verilen şiir üstü bir yazım dili… Bunlar peygamberleri diğerlerinden ayıran en güzide lütuflardandı ve halkların zorda olsa iman etmelerini kolaylaştırmak için peygamberler bu Ledün İlmi ile şereflenmişlerdir.

Cehennemin tap tenine – ilk on - baktığımız zaman şüphesiz birinci sırayı Firavun alır. Hatta Kuran-ı Kerim’de kötü adamın tasviridir kendisi. Karşısında ise en hayırlı 5 insandan birisi olan Hz. Musa (Mos). Üstün körü bakıldığında herkesin Hz. Musa hakkında birçok bilgi sahibi olduğunu biliriz. Birisi “Asa” dan bahseder bir diğeri ise Kızıldeniz’i böldüğünü söyler. Bu hadiseler kitapta kısmen de olsa doğrudur. Her şeyden ziyadesi ise Hz. Musa bilge bir peygamberdi. Yani doğayı çok iyi tanıyan, doğa olaylarına hâkim olan, öğretici bir kişiliğe sahipti.

“Tanrı lütfettiklerini sebepsiz geri almaz. Bizi onlardan yoksun bırakan hatalarımızdır.” (Alıntı)

Birinci kitabımızda Hz. Musa’nın doğumundan başlamış, Mısır saraylarında yetişmesini konu etmiş, Medyen’e yolculuğuna tanık olmuş ve Apiru yani İsrailoğulları’na önderlik ederek Mısır’dan “Çıkış’ına” şahitlik ediyorken Kızıldeniz Kıyısına vardığımızda kitap sonlandırılmıştı.

Kitap içeriğine dalıp konu özeti çıkarmak istemiyorum. Şunu söylemekte yarar görüyorum ki bu kitap yazılmış diğer Tevrat kitaplarına karşı akademik bir çalışma değeri taşıyabilecek değerdedir. Abartılı ve epik olaylardan kaçınılması ve bunu da kitap sonunda eleştirileriyle anlatması okuruna fayda sağlamaktadır. Tekvin ya da Sayılar kitaplarındaki abartılı rakamlar ve olaylar araştırmacı yazar tarafından incelenmiş, olası durumlarda göz önünde bulundurularak doğruya yakın tahminler ile kurgulanmıştır. Bazı yerlerde Tekvin ya da Sayılar kitabından ayrılıp, kendi kurgusunu kendi yaratmıştır.

“...kötülük olsa olsa uyuklar! Ve uyanmak için vaktin gelmesini bekler.” (Alıntı)

Diğer güzel taraflarından bir tanesi ise olayları ve mekânları çok iyi betimlemiş olmasıdır. Kişiyi buradan alıp o devirlere götürerek hayal dünyasında ormanlık bir Arap-Afrika kıtaları hayal ettirmektedir. Hz. Musa’nın karşısına ise II. Ramses’i koymuştur. Ancak bu olasılık pek doğru değildir. Dönemin bilinmezliği ve II. Ramses’in 90 yıl yaşamasını da ele alırsak eğer dönemin karşıtı firavun II. Thutmose gözükmektedir. Bu sadece en yakın olan bir tahmindir, kesinliği ise yoktur. Şu da bir gerçektir ki bu iki firavunda kendi döneminin en güçlü isimlerinden birileriydi. Olası bir savaşta ya da durumda Apirulardan eser kalmazdı.

İlahi bir duygu ile sentezlemek gerekirse; dönemin firavunu en büyük günahı işlemiş ve kendisinin ilah olduğunu söylemiş, bu şekilde hayatını sürdürmüştür. Ancak herkesin bir hesabı var ise yaratıcının da bir hesabı vardır. Kâhinlerin ortalığı ayağı kaldırması ve doğacak erkek çocuğunun Mısır Firavununu yerle yeksan edeceği gerçeği su götürmez bir olaydır. Canı firavun el kadar bebekleri dahi öldürmekten çekinmeyecek kadar gözü dönmüş, ene yani benliliğinden ödün veremeyecek kadar ego sahibiydi. Hesaplar ise her zaman istenilen sonucu vermez. Doğan çocuk suya bırakılır ve Mısır Sarayı dolaylarında bulunulup, dönemin Mısır Kraliçesi tarafından beslenir, eğitilir ve büyütülür. İşte adalet!.. Dünya bir sinek yüzünden ölen nice hükümdarlar gördü.

Akademik çevreler Hz. Musa’yı çoğu kez bir mit olarak kabul etmişlerdir. Bilimsel ya da arkeolojik durumlardan da yararlanarak Kızıldeniz’in bölünmesinin sebeplerini ilk olarak Santorini Adası’nda meydana gelen volkanik Minos Patlaması sebebiyle denizdeki dalgalanmaların sebep olduğu söylenmektedir. Bunun dışında ise azımsanmayacak başka bir çevre ise Büyük Siyah’ın (Yukarı Mısır’da Kızıldeniz’in bir bölümü) hemen yanında bulunan sığ olan Sazlıklar Denizi’nden geçirildiğidir. Arkeolojik bulgular ise bu ikinci durumu doğrular niteliktedir. Geçiş bittikten sonra ise dalga boyları yükselmiş karşıya geçmeye çalışan Mısır askerlerinin bir kısmını boğmuştur. Hatta karşı kıyıya geçmeyi başaran Mısır askerleri Hz. Musa tarafından önceleri köle olarak alınmış daha sonrası ise kadim dostu Hz. Yuşa –Kendisi Hz. Musa’nın komutanı ve ölümünden sonra İsrailoğulları’nın lideridir – tarafından asker olarak birliklerine katmıştır.

“Gençlik güzeldi. Yetişkini böylesine çirkin yapan şey kötü düşüncelerdi, kinler, alçaklıklar, yalanlar, pis kıskançlıklar, kendini evrenin merkezi sanan insanın kibirli bencilliği, tembelliğin mutlu edilgenliği, yürek yoksulluğu, ölümün unutuluşu ve daha da kötüsü, ölüm korkusu.” (Alıntı)

Kuran-ı Kerim’de geçen Çıkış ise Yunus Surelerinde karşımıza çıkmaktadır. Kızıldeniz açıldığında geçiş tamamlanmış, firavun ve askerleri geçerken ise deniz kapanmıştır. Firavun secde etmiş ve Müslümanlığı kabul edilmemiştir. O dönemde Müslüman kelimesi teslim olmak manasındadır. Bedeni ise herkese ibret olması için bozulmadan gün yüzüne çıkacağı belirtilmiştir.

Böyle bir cesedin varlığı henüz bilinmemektedir. Eğer ki böyle bir durum olacaksa bu Kuran-ı Kerim mucizelerinden birisi olarak adlandırılabilir. Ayrıca MS 600’lerde geleceğe yönelik müze, sergileme ya da arkeoloji gibi bilimlerin ayetlerde geçmesi ise gelecek hakkında az da olsa bilgi vermektedir.

Kitap içerisine konu edilen peygamberin yazar tarafından sevildiği çok ortadadır. Ancak yazarın ilahiyatçıları sevmediği ise gözden kaçmıyor. Çok güzel kişilik analizleri ve çözümlemelerde bulunmuş ve Hz. Musa’yı okuruna okuru tanımasa bile sevdirme misyonunu üstlenmiş gibidir. İsrailoğulları’nın açlığını, başıbozukluğunu ve peygamberlerine neler çektirdikleri ise es geçilmemiş. Günümüzde de zulmün mimarı olmaya devam etmektedirler.

Kitabım Doğan Kitapçılık A.Ş. Yayınları’ndan, Fransızcadan çevirisini üstlenen kişi Gülseren Devrim. Başlangıçta harika bir dönem haritası bulunmaktadır. Kısa bir önsöz niteliğinde yazı ile “Çıkış” kaldığı yerden devam etmektedir. 3 ana bölüm ve bu bölümleri oluşturan 40 üzerinde küçük bölümler bulunmaktadır. Kitabın son 61 sayfasını ise “kaynakça ve eleştiri notları” almaktadır.

“İnsanoğlunun belleği çöldeki kum gibidir. Tanrı'nın lütfunu ve cömertliğini emer, sonra zamanın rüzgarıyla kurutur ve unutur.” (Alıntı)

Sözün özü; benim için iyi bir okuma ve güzel bir anı romandı. Severek, merak ederek güzel bir başlangıçla başlayıp iyi bir şekilde sonlandırdım. Meraklısına kesinlikle tavsiye edilesi ve okunulasıdır.

Sevgi ile kalın.

Kitap içerisinde en çok hoşuma giden bir konuşma… Hz. Musa ile eşi Tsippora…
“-Gel sevgili kandilim, diyordu Mos, gülümseyerek.
-Ateşin yanında küçük bir kandil nedir ki? diyordu Tsippora gülerek. Ben sana yetmedim, koca bir halkı kucakladın!”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder