Düşünsene bir;
ölüyorsun ve ardından yine sabah oluyor, güneş yeniden bütün ihtişamıyla yine
doğuyor. Hadi bu doğanın kanunu belki ölüm insanın zoruna gitmez ancak
korkuyorum. Ya her bahar tazelenen tabiata ne demeli, yeniden açan çiçeklere,
yeşile boyanan ormanlara, tohumları çatlatan filizlere; haksızlık değil mi Lord
Henry? Biz günden güne yaşlanırken, haksızlık değil mi?
“Ne hazin! Ben yaşlanıp çirkin ve iğrenç
bir şey olacağım. Oysa bu portre hep genç kalacak. Yaşı şu haziran gününde
sabitlenecek; bir gün bile yaşlanmayacak... Keşke tam tersi olabilseydi! Ben
hep genç kalsaydım da şu resim yaşlansaydı. Bunun için neler vermezdim. Varımı
yoğumu verirdim. Ruhumu bile satardım!” (Alıntı)
İngiltere’nin
aşırı haz düşkünü ve çağın “züppesi” olan Dorian Gray’in şatafatlı, iğrenç
yaşam öyküsünün konu edildiği eser “hedonizm” yancısı karakterlerle
güçlendirilmiş, döneminin en parlak yarı felsefe ve bol aforizmalı kurgu
romanıdır. “Yazılış amacı ise Oscar Wilde’in üzerinde olan sen roman yazamazsın
baskısıydı. Romanın oluşmasının en nice etkeninden birisi de bu baskıydı.”
Konformizmin
ve hedonizmin yaşam tarzı olmadığı bir dönemde bazı modern felsefe kuramlarını
da içine alarak kendi dönemi ve kendi döneminden sonrasının bir eleştirisidir.
Kötülüğün ve iyiliğin hedef alındığı ve kronolojisine inilip; topluma ahlaki
darbe vurmuş geçmiş kişilerden örnekler vererek Yunanlılardan başlayıp kendi
zamanın öncesine kadar getirmiştir.
“...insanlar her şeyin fiyatını biliyorlar
da hiçbir şeyin kıymetini bilmiyorlar.” (Alıntı)
Dönemin
rezilliği ve sınıflar arasındaki vicdan farklılıkları apaçık belli oluyorken
“köylü milletin efendisidir,” sözünün değerini bir kez daha kanıtlamış
bulmaktayız. Dorian Gray’in yansıttığı kişilik dönemin en aydın kişiliğidir.
Hatta Avrupalı’nın da Avrupalısı desek abartmış olmayız. Türk Edebiyatı’nda
böyle bir züppenin karşılığı ise kesinlikle yoktur. Ancak medeniyet dediğimiz
kültürün olduğu ve ahlaki değerin yerle bir edildiği bir toplumda bu tarz bir
karakterle karşılaşmamız ise mümkündür.
İyi görünüşe
aldanırız. #Horatius
Dorian Gray’in
uzun yaşama arzusu günümüz döneminde anti aging kelime karşılığına denk
gelmektedir. Bu uzun yaşama arzusu ise kurguda Tanrı’dan öç alma duygusunu
okura vermektedir. Gray’in tapılacak kişi olacak kadar albenisinin varlığı,
çevresindeki herkesi kaosun ortasına çekmesi ve içten içe ruhunun yanıp kül
olmasını sağlamadaki başarıları ise Oscar Wilde’in yaşadığı döneme olan
isteksizliği olarak görüyorum.
“İnsanoğlu kendini fazla ciddiye alıyor.
İnsanlık tarihinde işlenen ilk günah budur. Mağara insanı gülmeyi bilseydi,
tarih çok daha farklı gelişirdi.” (Alıntı)
Kitap
içerisinde belirtilmeyen üç ana bölümün olduğunu düşünmekteyim; Dorain Gray’in
gençlik pazarlığı, Dorian Gray’in gençlik kazanımı ve Sibly Vane, son olarak
ise James Vane ile güzelliğin, gençliğin getirdiği onarılamaz hatalar…
Kitabım Türkiye
İş Bankası Kültür Yayınları’ndan… Çevirisi sorunsuz, ancak 2018 yılı basımlı
olduğundan dolayı sanki sayfa kaliteleri düşürülmüş gibi geldi. Çok rahat bir
şekilde esniyor ve alıntıları çizdiğim zaman sayfa inceliğinden dolayı arka
tarafında bariz bir mürekkep izi çıkıyor. Bu yayınevinden beklemeyeceğim bir
işti, şaşırdım ve üzüldüm.
Romanın
özetini Azra Kohen’in bir kitabında geçen güzellik tanımıyla özetlersek sanırım
hata etmemiş oluruz; “İlkelliğin torpiliydi bu: Güzellik. İzleyene ilham,
yokluğunu çekene acı, avcısına amaç, aşığına neden,öfkeye güçsüzlük, yağmacıya
hedef, sahibine başta kolaylık sonda lanet veren şey bedeninin her tarafını
sarmıştı.”
Sözün özü;
kitap kesinlikle okunulası ve tavsiye edilesi. Sayın Wilde’nin en tecrübesinden
faydalanmalı, Lord Henry’den hayat görüşlerini öğrenmeli, Basil ile tanışıp
dostluğun ne demek olduğunu anlamalı ve Dorian Gray gibi dostlarınızdan uzak
durmalısınız.
Sevgi ile
kalın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder