Üzerindekileri çıkar ve
rahatlamaya bak… Hayır, hayır! Çıkar dediklerim elbiselerin değil hani şu
ötekilerine karşı üzerine geçirdiğin roller bütününden bahsediyorum.
Anlayışında bu kadar kıt olamaz, olmalı. Bu gece olmak istediklerimizden
sıyrılıp çıplak oturacağız masaya. Ayrıca şu mutsuzluğunu, birde boyun büken
yalnızlığını da eve gönder, pek bir sinirime dokunuyorlar. Hadi şimdi anlat,
neydi bütün bu olanlar?
Ben Warlich, Gerhard Warlich.
Herkes gibi sıradan bir hayatı idame eden, dışarıdan bakıldığında iyi eğitim
almış ancak iş bakımından aradığını bulamayan milyonlarca insandan bir
tanesiyim. Biraz senim, birazda öteki. Mutlu olması gerekirken mutsuzluğuyla
yoğrulan kişiyim. Senin gibi kitap okuyor, gördüğüm ayrıntılara fazlasıyla kafa
yoruyorum. Hiçbir şey bilmediğim halde her muhabbete girip, her şeyi
biliyormuşçasına yaşıyorum. Aslında yaşantım kötü de denmez. Tıpkı sen gibi ve
senin deyimin ile “ne yerde sürünüyorum, ne de ayağı kalkıyorum.” Ben Warlich,
Gerhard Warlich.
“İki kişiyken yalnız olmak istemiyorum.” (Alıntı)
Yazarın üslup tarzı benim çok
hoşuma gitti. Birinci tekil şahıs ile kurguya dayanmadan kişinin sıradanlığını
anlatması ve okuru bu denli içerisine çekip, sıkmadan sayfalarca ilerlemesi
muazzam bir yetenektir. Eğer ki bir kitap yazacak olsam, kesinlikle tarzım bu
olmalı derim.
“...her insanın kendi içinde yalnız olduğunu, ayrıca bu yalnızlığın
kötü bir şey olmadığını söyleyemiyorum. Kendi içlerinde yalnız olduklarını
şiddetle inkâr eden bir sürü insan olduğunu biliyorum.” (Alıntı)
Kitap özeti verip ya da zaman
ilerledikçe herkes mutsuz oluyor diye klişe cümleler kurmak istemiyorum. Ancak
şuna eminim ki çocuk eskiden de çocuktu günümüzde de çocuktur. Bizleri mutsuz
kılan yegâne şey yaşımızın ilerlemesidir. Çünkü mutlu bir çağ yaşayıp ardından
sıradan ve yükümlülükler insanı strese, dahası ise mutsuzluğa itmektedir. Biz
ise bu durumu şöyle ifade ederiz ki nerede eski zamanlar. Eskiden her şey daha
iyi ve daha güzeldi deriz. Aslında kendimizi kandırırız, değişen tek şey
kendimizizdir. Bunun farkına varırsak eğer mutsuzluğumuzun yaşımızla orantılı
olduğunu görür, geçen zamana çamur atmamış oluruz.
Hazır mutsuzluk ile konuya
girmeye çalışırken aslında işin özünü bir depresyona, melankoliye bağlamamız
hata olmaz. Zaten kitabın sonlarına doğru da bu savımızın doğruluğunu
göreceğiz. Warlich işi ve eğitim hayatı gereği aşağı tabakadan bir insan
değildir, mutlu olabilmesi için ise birçok sebebi vardır. Lakin ruhundaki
hassas yapı bu mutluluğu yaşamasına asla izin vermez. Çünkü Warlich
kalabalıklar arasında yalnızdır, ötekilerin yani bizlerin yaptıklarını iyi bir
gözlem ile sentezleyip aslında ne kadar gereksiz şeyler ile mutlu olduğumuzu,
işin o kadarda kolay olmadığını sayısız kere okuruna vermektedir.
“Başladığım bir cümleyi bitiremediğim anda bıçak gibi saplanıyor
yalnızlık.” (Alıntı)
Sıkça ve çokça eski yaşantısına
inen Warlich o zamanların daha renkli ve mutlu olduğunu savunmaktadır. Elbette
herkesin çocukluğu daha mutludur diğer çağlarından. Bu psikolojik açıdan
bakıldığında da öyledir, hayat ve yaşam koşullarını sentezlediğimizde de durum
aynıdır. Geçmişe takılı kalan insanların en büyük sorunudur bu eskiden çok daha
mutluyduk demek. Bu arada demek istiyorum ki çocuk her çağda mutludur. Emin
olun 2500 yılında da çocuk mutlu olacaktır, 3000 yılına gelindiğinde de…
Şimdi gelelim asıl konuya. Peki,
neden mutsuzuz. Parklarda bahçelerde koşan, saçlarını rüzgârla havalandıran
çocuklara ne oldu da şimdi kendilerini bu kadar geriye, bu sessiz alanlara
çekiyorlar. Çünkü bizler artık unutmuyoruz. Hırsın kölesi olup çok daha fazla
mesailer ile para kazanmaya çalışıyoruz. Eskimemiş arabamızı, bir yeni
versiyonuyla değiştirmeye çalışıp, bu parayı kazanmak için harcadığımız bütün
beden enerjisini bir seneden fazla kullanmayacağımız bir araca yatırıyoruz.
Daha güzel kadınlarla beraber olmak ve en güzel evlerde oturmak istiyoruz.
Devler liginde savaşa hazırlanan koyunlar gibiyiz. Mutsuzluğumuzu kendimiz
yaratıyor, kendimize hak ettiği değeri vermiyor ve bedenen yitirdiğimiz
değerlere aldırış etmeden ruhlarımızı dahi heveslerimize köle ediyoruz. Sonuç
olarak elimizde kalan tek şey “Ne yaşadık be!” cümlesi.
“Bizi yılların değil, tecrübelerin yaşlandırdığını düşünmüşümdür hep.”
(Alıntı)
İnsan hep beden yoksunluğundan
öldüğünü zanneder. İnsan ölüme ilk önce ruhuyla hazırlanır, iradesiyle tasdikler
ve bedeni bundan sonra hastalanmaya başlar. Sayın Wilhelm eserinde bize bunu
anlatmak istemiştir. Aklınıza gelecek tek şeyin “Nefes almak yaşıyorum demeye
yeter mi?” sorusu olmalıdır. Bir melankoli hastasının konuya dâhil edilmesi ve
kurguya dahi gerek kalmadan kendini ustaca okutması ana karakterin bize olan
benzerliğinden kaynaklanmaktadır.
“Bir kez sevmiş olan ve hala seven biri, kendini aşka elverişli bir
hale getirmenin ne kadar zor olduğunu, ne kadar uzun sürdüğünü bilir. İnsan acı
çekerken anlar, aşk için emek vermeye bir daha kolay kolay kalkışmayacağını.
Çekilen acı bir tür aşk tembelliği yaratır. Acı çeken kişi, bu kadar ağır bir
işi boşu boşuna yaptığından korkar.” (Alıntı)
Kalabalıklar arasında yalnızsanız, iletişim
sorunu yaşıyor ve kimsenin sizi anlamadığını düşünüyorsanız, birçok şeyin size
mutsuzluk getirdiğini hissediyorsanız ve dahi mutlu anlarınızda mutsuzluk
özlemi çekiyorsanız; uzatmayın ve bir profesyonel destek alın. Bu tür şeyler
bir başlangıçtır ve daha ilerisi kesinlikle can kaybıyla biten acı hadiseler
bütünüdür.
Kitabım Ayrıntı Yayınları’ndan ve
çevirisi beklediğimden çokça iyi. Yazar hayatına çok az ve önsöze gerek
duymayan yazar ile çevirmen direk konuya giriyor. Güzel bir karmaşanın
içerisinde başlayan eserimiz toplam 11 bölüm ile okuruna sunulmaktadır. Sayfa
kalitesinden ödün verilmemiş ve gayet akıcı bir dil ile okurunu sıkmadan yazıya
aktarılmıştır. Kitap kapağı için ayrıca teşekkür etmek isterim.
Sözün özü; başından sonuna kadar
iyi bir okumanın karşılığı olan bu şaheser gerçekten hem okunulası, hem de
tavsiye edilesidir. Gözü kapalı bir şekilde alıp, sindirerek, düşünerek ve
yazar ile görüş kritikleri yaparak okuyabilirsiniz.
“İnsan ölmeden çok önce yaşar ölümlülüğün evrelerini.” (Alıntı)
Diyeceklerim bu kadar. Şimdi
rollerini giy ve sıkıca geçir bedenine bilirsin bu mevsimde geceler yanıltıcı
oluyor. İstemem hasta olmanı, sevgi ile kal.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder