4 Temmuz 2019 Perşembe

Wilhelm Genazino - Mutsuzluk Zamanlarında Mutluluk - Kitap İncelemesi - Roman - Edebiyat


Üzerindekileri çıkar ve rahatlamaya bak… Hayır, hayır! Çıkar dediklerim elbiselerin değil hani şu ötekilerine karşı üzerine geçirdiğin roller bütününden bahsediyorum. Anlayışında bu kadar kıt olamaz, olmalı. Bu gece olmak istediklerimizden sıyrılıp çıplak oturacağız masaya. Ayrıca şu mutsuzluğunu, birde boyun büken yalnızlığını da eve gönder, pek bir sinirime dokunuyorlar. Hadi şimdi anlat, neydi bütün bu olanlar?

Ben Warlich, Gerhard Warlich. Herkes gibi sıradan bir hayatı idame eden, dışarıdan bakıldığında iyi eğitim almış ancak iş bakımından aradığını bulamayan milyonlarca insandan bir tanesiyim. Biraz senim, birazda öteki. Mutlu olması gerekirken mutsuzluğuyla yoğrulan kişiyim. Senin gibi kitap okuyor, gördüğüm ayrıntılara fazlasıyla kafa yoruyorum. Hiçbir şey bilmediğim halde her muhabbete girip, her şeyi biliyormuşçasına yaşıyorum. Aslında yaşantım kötü de denmez. Tıpkı sen gibi ve senin deyimin ile “ne yerde sürünüyorum, ne de ayağı kalkıyorum.” Ben Warlich, Gerhard Warlich.

“İki kişiyken yalnız olmak istemiyorum.” (Alıntı)

Yazar hakkında bildiğim birkaç şey vardır Alman asıllı olduğu ve 1943 yılında doğduğu… Liseyi bitirdikten sonra iş hayatına atılmış ve bir dönem sonra ise Alman Dili, felsefe ve sosyoloji eğitimi gördü. 1965 yılında ise kitapları yayımlanmaya başladı.

Yazarın üslup tarzı benim çok hoşuma gitti. Birinci tekil şahıs ile kurguya dayanmadan kişinin sıradanlığını anlatması ve okuru bu denli içerisine çekip, sıkmadan sayfalarca ilerlemesi muazzam bir yetenektir. Eğer ki bir kitap yazacak olsam, kesinlikle tarzım bu olmalı derim.

“...her insanın kendi içinde yalnız olduğunu, ayrıca bu yalnızlığın kötü bir şey olmadığını söyleyemiyorum. Kendi içlerinde yalnız ol­duklarını şiddetle inkâr eden bir sürü insan olduğunu biliyorum.” (Alıntı)

Kitap özeti verip ya da zaman ilerledikçe herkes mutsuz oluyor diye klişe cümleler kurmak istemiyorum. Ancak şuna eminim ki çocuk eskiden de çocuktu günümüzde de çocuktur. Bizleri mutsuz kılan yegâne şey yaşımızın ilerlemesidir. Çünkü mutlu bir çağ yaşayıp ardından sıradan ve yükümlülükler insanı strese, dahası ise mutsuzluğa itmektedir. Biz ise bu durumu şöyle ifade ederiz ki nerede eski zamanlar. Eskiden her şey daha iyi ve daha güzeldi deriz. Aslında kendimizi kandırırız, değişen tek şey kendimizizdir. Bunun farkına varırsak eğer mutsuzluğumuzun yaşımızla orantılı olduğunu görür, geçen zamana çamur atmamış oluruz.

Hazır mutsuzluk ile konuya girmeye çalışırken aslında işin özünü bir depresyona, melankoliye bağlamamız hata olmaz. Zaten kitabın sonlarına doğru da bu savımızın doğruluğunu göreceğiz. Warlich işi ve eğitim hayatı gereği aşağı tabakadan bir insan değildir, mutlu olabilmesi için ise birçok sebebi vardır. Lakin ruhundaki hassas yapı bu mutluluğu yaşamasına asla izin vermez. Çünkü Warlich kalabalıklar arasında yalnızdır, ötekilerin yani bizlerin yaptıklarını iyi bir gözlem ile sentezleyip aslında ne kadar gereksiz şeyler ile mutlu olduğumuzu, işin o kadarda kolay olmadığını sayısız kere okuruna vermektedir.

“Başladığım bir cümleyi bitiremediğim anda bıçak gibi saplanıyor yalnızlık.” (Alıntı)

Sıkça ve çokça eski yaşantısına inen Warlich o zamanların daha renkli ve mutlu olduğunu savunmaktadır. Elbette herkesin çocukluğu daha mutludur diğer çağlarından. Bu psikolojik açıdan bakıldığında da öyledir, hayat ve yaşam koşullarını sentezlediğimizde de durum aynıdır. Geçmişe takılı kalan insanların en büyük sorunudur bu eskiden çok daha mutluyduk demek. Bu arada demek istiyorum ki çocuk her çağda mutludur. Emin olun 2500 yılında da çocuk mutlu olacaktır, 3000 yılına gelindiğinde de…

Şimdi gelelim asıl konuya. Peki, neden mutsuzuz. Parklarda bahçelerde koşan, saçlarını rüzgârla havalandıran çocuklara ne oldu da şimdi kendilerini bu kadar geriye, bu sessiz alanlara çekiyorlar. Çünkü bizler artık unutmuyoruz. Hırsın kölesi olup çok daha fazla mesailer ile para kazanmaya çalışıyoruz. Eskimemiş arabamızı, bir yeni versiyonuyla değiştirmeye çalışıp, bu parayı kazanmak için harcadığımız bütün beden enerjisini bir seneden fazla kullanmayacağımız bir araca yatırıyoruz. Daha güzel kadınlarla beraber olmak ve en güzel evlerde oturmak istiyoruz. Devler liginde savaşa hazırlanan koyunlar gibiyiz. Mutsuzluğumuzu kendimiz yaratıyor, kendimize hak ettiği değeri vermiyor ve bedenen yitirdiğimiz değerlere aldırış etmeden ruhlarımızı dahi heveslerimize köle ediyoruz. Sonuç olarak elimizde kalan tek şey “Ne yaşadık be!” cümlesi.

“Bizi yılların değil, tecrübelerin yaşlandırdığını düşünmüşümdür hep.” (Alıntı)

İnsan hep beden yoksunluğundan öldüğünü zanneder. İnsan ölüme ilk önce ruhuyla hazırlanır, iradesiyle tasdikler ve bedeni bundan sonra hastalanmaya başlar. Sayın Wilhelm eserinde bize bunu anlatmak istemiştir. Aklınıza gelecek tek şeyin “Nefes almak yaşıyorum demeye yeter mi?” sorusu olmalıdır. Bir melankoli hastasının konuya dâhil edilmesi ve kurguya dahi gerek kalmadan kendini ustaca okutması ana karakterin bize olan benzerliğinden kaynaklanmaktadır.

“Bir kez sevmiş olan ve hala seven biri, kendini aşka elverişli bir hale getirmenin ne kadar zor olduğunu, ne kadar uzun sürdüğünü bilir. İnsan acı çekerken anlar, aşk için emek vermeye bir daha kolay kolay kalkışmayacağını. Çekilen acı bir tür aşk tembelliği yaratır. Acı çeken kişi, bu kadar ağır bir işi boşu boşuna yaptığından korkar.” (Alıntı)

Kalabalıklar arasında yalnızsanız, iletişim sorunu yaşıyor ve kimsenin sizi anlamadığını düşünüyorsanız, birçok şeyin size mutsuzluk getirdiğini hissediyorsanız ve dahi mutlu anlarınızda mutsuzluk özlemi çekiyorsanız; uzatmayın ve bir profesyonel destek alın. Bu tür şeyler bir başlangıçtır ve daha ilerisi kesinlikle can kaybıyla biten acı hadiseler bütünüdür.

Kitabım Ayrıntı Yayınları’ndan ve çevirisi beklediğimden çokça iyi. Yazar hayatına çok az ve önsöze gerek duymayan yazar ile çevirmen direk konuya giriyor. Güzel bir karmaşanın içerisinde başlayan eserimiz toplam 11 bölüm ile okuruna sunulmaktadır. Sayfa kalitesinden ödün verilmemiş ve gayet akıcı bir dil ile okurunu sıkmadan yazıya aktarılmıştır. Kitap kapağı için ayrıca teşekkür etmek isterim.

Sözün özü; başından sonuna kadar iyi bir okumanın karşılığı olan bu şaheser gerçekten hem okunulası, hem de tavsiye edilesidir. Gözü kapalı bir şekilde alıp, sindirerek, düşünerek ve yazar ile görüş kritikleri yaparak okuyabilirsiniz.

“İnsan ölmeden çok önce yaşar ölümlülüğün evrelerini.” (Alıntı)

Diyeceklerim bu kadar. Şimdi rollerini giy ve sıkıca geçir bedenine bilirsin bu mevsimde geceler yanıltıcı oluyor. İstemem hasta olmanı, sevgi ile kal.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder