Mutluluk varılacak bir nokta
değildir, varılacak noktaya giden yoldur. Sahip oldukları şeyler kişileri mutlu
etmez, sahip olmadıklarımızın mutlu edeceğine inanırız. Mutluluğunda galibiyet
gibi bir zıttının olduğunu hiç aklınıza getirdiniz mi? Nasıl ki galibin
oluşması için birilerinin mağlup olması gerekiyorsa mutluluğunda başkalarına
mutsuzluk olarak bir duygu durumu yansıması olabilme gerçeğidir. Biraz daha
açalım isterseniz konuyu ve düşleyelim… Hayatın aslında bir kumar olduğu
aşikârdır ve kazanan mutlu, kaybedense mutsuzdur. Yeni bir iş bulma
mutluluğunuzun aslında bir başkasının işini kaybetmesinden ibarettir. Ya
terfileriniz, onların mutlulukları neyden olsa gerek, geçeceğiniz pozisyonun
boşluğu neden olabilir? Muhtemelen orada da bir başkasının mutsuzluğu ya da
yitimi yatmaktadır. Siz şimdi burada gülüyorsanız emin olun tebessümünüzü
gerçekleştirebilmek için başka yerde bir başkası gözyaşı döküyordur. İstisnai
durumlar elbette vardır.
“Birileri için felaket olan, başkaları için mutluluk olur.” (Alıntı)
Eser sıradan, hastalıklı, yasak
bir aşkın kurgulanmasını konu etmektedir. Ancak “Hiperseksüalite” bir kişiliğin
aşkın arkasına sığınıp şehvet düşkünlüğünü meşru hale getirmesi eseri
okutturmaya yeterde artar bile. İçerisinde barındırdığı bencilliğin
başkalarının mutsuzluğuna sebebiyet verme pahasına olsa bile bu tutumundan
vazgeçmemesi, bunda diretmesi, bazı zamanlar pişman olması ve sonra yeniden bu
arzularına boyun eğip bencilliğinin kölesi olmasının ustaca kaleme alınması ben
dâhil bütün okurlarını kendinden almaya yetecek bir üsluptadır. Aşk, şehvet,
ihtiras, şüphe ve ihanetin sürekli kelimelere düştüğü ve olayları başkaları ne
der, dillere düşeriz şeklinde lanse edilmesi gerek o yılllarda ve gerekse
şimdilerde her iki tarafı da mağdur eden bir insanlık sorunudur. Özellikle
kişilerin yaptıkları hatalarından dolayı çevresinin yalnızlığa itmesi ve
toplumdan dışarı atmaya çalışmasını yazarımız çok güzel bir şekilde hataya geri
dönüş olarak anlatmıştır.
“Çocukların bencilliği bizimkilerden farklı mıdır? Yazın, köyde,
çiftçilerin dört gözle beklediği yağmur başladığı zaman lanet okumaz mıyız?”
(Alıntı)
Hikâye kurgusu bana Eski Ahit’te
bulunan Hz. Davud ile Batşeba yasak aşkını anımsattı. Birbirinin aynısı olan
kurguların sonunun hep aynı şekilde bitmesi; yasak olan etin tadının yine başka
bir eti diyet olarak ödemesiyle son bulmaktadır. Kişi her zaman ettiğini bulur.
Ahlak ve adalet yanlısı
olduğumuzu sürekli beyan eder, her fırsatta adalet terazisi olduğumuzu
varsayarız. Kişi çıkarı doğrultusunda adaletli ve işine geldiği kadar
ahlaklıdır. Eğer ki kötülük etmiyorsanız buna gücünüzün olmadığındandır. Bir
insanı asla tam olmadan sorgulayamazsınız, çünkü o kişi hayatını idame
edebilmesi için roller bütününe girer ve iyi insan modeli çizmek zorunda kalır.
Kitabım Can Sanat Yayınları’ndan,
çevirisi yerinde, yeni kapak tasarımıyla sunulmuş. Sayfa kalitesi olması
gerektiği gibi yayın evine yakışır vaziyette. Kitap kısa bir yazar ve çevirmen
hayatı anlatımıyla başlayıp hemen kurguya girmektedir. Bir yıl içerisinde
yaşanmış bir kurguyu tarihler vererek anlattığı içinse bir günlük havası vermektedir
okuruna. Yazarın sade ve yalın dili eseri okunur kılarken, değindiği insani
durumlar ise bizleri düşünmeye sevk etmektedir.
“Ölümü sükûnet içinde düşünmek ancak tek başımıza düşünüyorsak
mümkündür. Ölüm iki kişilik olduğunda, inançsızlar için bile ölüm olmaktan
çıkar. Acı verici olan hayatı değil, ona anlam kazandıran şeyi terk etmektir.”
(Alıntı)
Sözün özü; kitap içerik ve
doluluk bakımından okunmaya değer ve tavsiye edilesidir. Tipik insan
durumlarının kurgulandığı bu eser sıradan basit hayatımızın birer parçasını
kurgu etmektedir. Okurun kendi hayatından parçalar bulması çok olağan bir
durumdur.
“Mutsuzluk kabullenebilecek bir şey değildir. İnsan yalnızca mutluluğu hak
ettiğini düşünür.” (Alıntı)
Sevgi ile kalın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder