9 Haziran 2019 Pazar

Euripides - Yakarıcılar - Kitap İncelemesi - Senaryo - Oyun - Tiyatro


İnsan ne zaman kahrolur, çaresiz kaldığında mı? Yoksa sevdiklerini kaybettiklerinde mi? Ya kaybedilen evlat, koca gibi yakın akrabaların öl bedenleri hemen az ilerinizdeyse ve gömme merasimi yapmak için size verilmiyorsa, ne yaparsınız? Tabi ki de çevre şehirlerden yardım talep edersiniz. Hele ki adaletiyle nam salmış bir Atina kralı Theseus varsa.

Euripides öldükten sonra kıymeti anlaşılan, MÖ 484-406 yıllarında yaşayan Atinalı oyun yazarı. Usta yazarın 100’e yakın eseri olduğu bilinmektedir. Lakin günümüze ulaşan ise 19 eseri vardır.

“...en güzel ölüm, ölmek üzere olan
sevdiklerinle birlikte ölmektir,
eğer kader böyle buyurmuşsa.” (Alıntı)

Antik çağda ölü gömme merasimlerine çok dikkat edilirdi, hem ölünün ruhunun huzura ermesi, hem de aile onurunun zedelenmemesi bunun başlıca sebepleriydi bu merasimler. Hades’e varmak için yapılan bu işlemlerin tümüne tüm halk itaat eder, doğal bir yasa gibi kabullenirdi. Yas işareti olarak evin önüne çiçekler konulur, her zaman açık olan kapılar kapatılır ve ateşler söndürülürdü. Çiçeklerin anlamı ise ölünün hala evde olduğunu vurgulamak içindir. Günümüzde de devam eden siyah elbiseler o zamanda yas işaretlerinden bir tanesiydi. Su ve yağla yıkanan ölü bedeni ağzına verilen bir sikke ile en güzel kıyafetleri giydirilip yüksek bir yatağa yatırılırdı. İlyada eserinde Aşil’in annesi Thetis tarafından Styx Nehri’nde yıkanıp, kılıç kesmez bir bedene sahip olduğuna değinmiştik. Ölünün ağzına bir adet sikke konulmasının sebebi de ölü ruhların bu sikkeyi cehennem kayıkçısı Kharon’a verip, Styx Nehri’nden geçmesi sağlanmaktadır. Eğer ruh bu sandal ile Hades ülkesine gidemez ise ruhun arafta kalacağına inanılırdı.

Normal merasimlerin dışında vatan hainleri, yüz kızartıcı suçlara sebep olan kişiler Hades’e ulaşamaması için töreye uygun gömülmeyerek şehir dışında toprağa verilirdi. Bu durum hem ölen için hem de ailesi için onur kırıcı bir sondu.

“...şehirlerin de insanlar gibi kaderleri olduğuna... inanılırdı.” (Alıntı Plutarkhos’un Theseus – Romulus kitabındandır.)

Kadmos ve Thebai şehri… Çapkın tanrı Zeus, Avrupa’ya isminin de verildiği düşünülen Fenike kralı Agenor'un kızı Europa'ya âşık olur ve onu kaçırır. Agenor en akıllı oğlu Kadmos’a Europa’yı bulma görevini verir. Kadmos uzunca bir neticesiz aramadan sonra Apollon yönetimindeki Delphoi Tapınağı’na gelir ve kardeşi hakkında bilgi almaya çalışır. Apollon kâhini Kadmos’a bu aramayı bırakmasını, kendine başka işler bulmasını ve hatta bir şehir kurmasını söyler. Bu düşünceyle yola düşen Kadmos sahipsiz bir buzağı ile karşılaşır, bunu ise tanrılardan bir alamet olarak kabul eder. Buzağıyı izler ve Thebai yakınlarında bir otlakta uzanan buzağıyı tanrılara kurban etmek ister. Yanındaki adamlarına pınardan sut getirmelerini söyler. Adamları emri yerine getirmek için ejderhanın koruduğu pınara giderler, ejderha ile karşılaşıp, hepsi ölürler. Kadmos adamların gelmediğini fark edince kendisi pınara doğru yol alır ve Ares’in ejderhası ile karşılaşır. Birkaç çekişmeden sonra mızrağını ejderhanın ağzına saplar, ejderhanın ölümüne sebep olur. Bu sırada Pallas – Bakire -  Athena gözükür Kadmos’a ve öldürdüğü ejderhanın dişlerini toprağa gömmesini söyler. Kadmos bu söylenileni yapar ve ekilen dişlerden biten savaşçılar birbirleriyle savaşmaya başlar. En sona kalan güçlüler ise savaşmayı bırakır, Kadmos bu savaşçılarla Thebai şehrini kurar. Ares ejderhasını öldürdüğü için Kadmos’a kin güder ve öldürmeye meyledecekken Zeus araya girer, cezasını hizmet etmek için değiştirir. Cezası sona erdiğinde Ares’le iyi dost olan Kadmos’a Ares kızı Armonia’yı verir ve bu evlilikten bir erkek, dört kız çocukları olur.

“...bir kimse yasaları doğru şekilde koruduğunda, kentleri insanlarıyla birlikte koruyacaktır.” (Alıntı)

Oidipus kehanetinin gerçekleşmesinden sonra ve Oidipus’un Atina ölmesi Thebai krallığı oğulları arasında bir yıl aralıklarla krallık yapacakları bir anlaşma yaparlar. İlk kral Eteokles olmuştu ve sürenin bitiminde krallığı kardeşi Polyneikes’e devretmedi. Polyneikes Thebai’den ayrıldı ve Argos iline gitti. Burada Argos kralı Adrastos’un kızıyla evlendi ve Thebai’ye sefer düzenlenmesini talep etti. Thebai seferinin başlıca sebebi bu olmuştur. İki kardeş ise düelloda birbirini öldürmüş krallık ise dayıları Kreon’a kalmıştır.

Theseus; Atina şehir kurucusu, birleştiricisi ve kanun koyucusu olarak bilinmektedir. Zaten kral olan babasının ardılı evlilik dışı çocuğudur. Bir diğer rivayete göre ise Poseidon’un oğlu olduğu savunulmaktadır.

Girit Kralı Atina’da yapılan bir şenlikte – Panathenaia – düzenlenen yarışmada kendi uyruklarından birinin kazayla ölmesini bahane ederek Atina Kralı olan Aegeus’tan diyet olarak her sene 14 kişi - 7 kız ve 7 erkek - Girit’e gönderilmesini ister. İlk başlarda zor gelmeyen bu diyet işi zamanla Atinalıların zoruna gider ve evlatlarını vermek istemezler. Çünkü gidenler Labirent denen bir yere bırakılıyor ve Minotauros denen bir öküzden hallice canavar - ki ben bunun öyle olduğuna inanmıyorum; miğferinde öküz boynuzları olan komutan demek daha doğru olur – tarafından öldürülüyordu. Girit Kralı, Theseus’un da baba ocağına döndüğü bir zaman 14 kişilik grubu seçerlerken ilk olarak Theseus’u seçmiştir ve Atina Kralı ise oğluna Minotauros’u öldürmesini söylemiştir. Gönderilecek geminin kaptanına ise beyaz – aslında kırmızı – yelkenler verip, eğer oğlum ölmeden dönerse beyaz yelkenlilerle şehre dönün demiştir. Theseus, Minotauros’u öldürür ve diğer kalanlarla beraber şehre dönerken zafer sarhoşluğu nedeniyle siyah yelkenlileri değiştirmeyi unuturlar. Bunu gören Atina Kralı ise oğlunun öldüğünü düşünür ve o acıyla bulunduğu uçurumdan kendini Ege Denizi’ne bırakır. O günden sonra denizin adı Aegeus Pontos olarak değişir ve zamanla Ege Denizi halini alır.

Hikâyemiz ise Thebai şehrine yapılan seferde ölenlerin cesetlerini vermek istemeyen Kreon’a karşı, Argos şehri kadınlarının Theseus’tan yardım istemesini konu eder. Baştan sona kadar ağıtlarla, yakarışlarla dolu bir kurgusu vardır. Euripides aileyi, ailenin değerlerini, komşu şehirlerin birbirleriyle olan ilişkilerini ve Yunan’da var olan Pagan dini gerekliliklerinden ölü gömme merasimlerini kâh acıyla, kâh sevinçle, kâh felsefi olarak biz okurlar ile paylaşır.

“...ölümlüler için hangi felaket
evlatlarının öldüğünü görmekten daha ağırdır?” (Alıntı)

Kitabım Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’ndan, çevirisi, sayfa kalitesi okuru üzmeyecek kalitededir. Olay örgüsü asla bir boşluğa düşmüyor ve kayıp yerler çevirmen notuyla sayfa altında bilgilendirmeyle okurun oyundan kopmaması sağlanıyor. Kısa bir çevirmen önsüzü ile oyun başlıyor ve başladığı ahenkle okuru bazen üzüyor, bazen de düşüncelere salıyor.

Sözün özü; eser dönemi de göz önüne aldığımızda gerçekten dönemini anlatan nadide eserler arasındadır. Meraklısı için okunulası ve tavsiye edilesidir. Yüksek sesle okunması okurun yararınadır.

Sevgi ile kalın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder