Dün Aristo'nun oğlu Glaukon’la
Pire’ye inmiştim.* Anımsadınız mı bu cümleyi, Platon’un Devlet eserinde giriş
cümlesidir bu. Buraya almanın nice sebepleri var. Öncelikle Pire liman
kasabasıdır ve kalabalık bir yerdir. Bu husus önemli bir çağrışım yapmakla kalmayıp,
limanların ticaretlerin merkezi olduğu da vurgulanmaktadır. Buradan varacağımız
yer ise; kalabalık, ticaret ve ihtiyaçlar. Bunlar hâsıl olduğunda devletin
temeli yavaştan atılmaya başlanır. O yüzden Pire önemli…
Roma’da MÖ 106 tarihinde doğan
hitabet ustası, şair bakışlı siyaset adamı. MÖ 75’te questor, MÖ 69’da aedilis,
MÖ 66’da pretor ve MÖ 63’te ise consul olmuştur. Hatta dönemin saygın kişisi
tarafından “pater patriae” – devletin babası- unvanını almıştır. Bunların
hepsini ise kendi tırnaklarıyla kazıya kazıya yapmış ve Roma’da kendi döneminin
en önemli şahsiyetlerinden bir tanesi olmuştur. Atlı sınıftan olduğu için Roma
tarihinde bir ilk olarak consul seçilmiştir. Küçüklüğünde Yunancayı öğrenmiş ve
hocası Yunan Hatip Apollonius Molon tarafından – hocası aynı zamanda Jul
Sezar’ın da hocasıdır – “Sana büyük bir hayranlık duyuyorum Cicero ve tebrik
ediyorum, ancak Yunanlar için üzülüyorum. Şimdiye kadar elimizde kalan tek
sermaye eğitim ve söz hâkimiyetiydi. Ne yazık ki artık senin sayende bunlar
Romalıların elinde geçecek.*” diye küçük yaşında övgüye mazhar oldu. Bu söylem
ise Cicero’nun dil becerisinin ve ne kadar iyi bir hatip olduğunun bir
göstergesidir.
Cicero’nun Platon’a karşı
hayranlığını birçok kere dillendirdim. Platon’un Devlet eseri incelememde ise; “Asırlardan beri süre gelen ‘devlet’ hakkında yazılan bütün eserlerin
yazımlarının aslında birer cevap olduğunun gerçeği su götürmezdir.
Aristoteles’ten günümüze kadar yazılan bütün bu eserler aslında “Devlet” isimli
bu esere cevaptır.” demiş ve Cicero’nun bu değerli eserinde de bunu kanıtlamış
bulunmaktayız. Eserde kullandığı diyalog tarzı yazım, birebir Devlet eseriyle
aynıdır. Her iki düşünce adamı da eserinde diyalogu seçmiş Platon Sokrates’i
konuşturmuş, Cicero ise Marcus ismiyle kendi ütopyasını dillendirmiştir. Bir
devlet kadar etkili olmasa da okunmaya değer bir yaklaşım tarzıyla kaleme
almış, kafasındaki yasa ve devlet adamını kişilikleri yazıya aktarmış olmakla
da kalmayıp, Marcus karakterinin karşısında olan aristokrat sınıfına mensup
olduğu belli iki kişiyle bu düşüncelerini harika kritikler yaparak
yorumlamıştır.
“İnsanları haksızlık yapmaktan alıkoyması gereken doğa değil de ceza
olsaydı, cezalandırma korkusu ortadan kalktığında hangi kaygı günahkârları
rahatsız ederdi?” (Alıntı)
“İnsan tanrıyı, onun kendisinin kökeni olduğunu hatırladıkça tanır.”
(Alıntı)
Eserde Tanrı ve İnsan kıyası
vardır. İnsanın Tanrı ile ortak paydası olan “akıl” dünya üzerinde bu canlı
türünü ayrıcalıklı kılmakla kalmıyor, adeta dünyanın tanrısı insanmış gibi
lanse edilmektedir. Ancak bilmemiz gereken bir insanüstü güç daha vardır; doğa…
Doğa yasalarını duymamış olmamız imkânsızdır. İnsanın varoluşundan sonra ilk
yasaklar ya da yasalar tanrılar tarafından belirlenmiş ve bu yasaların doğaya
karşı olmadığı pek çok bilim insanı tarafından gözlemlenmiştir. Çünkü Tanrı
yasalarının bittiği yerde doğa yasaları başlamaktadır. Bu doğa yasaları
insanidir. İnsani demekten kastım ise vicdanın en güzel polis olması, herkesin
doyduğu kadar yemesi gibi demek daha doğrudur.
“...bizatihi ahlaken doğru olana göre değil de sağlayacağı yarar ve
kazanca göre iyi bir insan olmaya ikna oluyorsak iyi değil, uyanık biri oluruz.”
(Alıntı)
Yazılı yasalar peyda olmadan
evvel örf, adet ve töre gibi ata mirasına konan yeni nesiller bu nimetleri günümüz
yasalarından üstün tutmasalar da, modern
insan bu tür miadı dolmuş geleneklere burun kıvırsalar da geçmiş ve antik
dönemlerde halkları, uyrukları dizginleyen, toplumlara huzur içerisinde bir
arada yaşama olanağı kılan yegâne ata miraslarıdır. Özellikle Lykurgos’un Sparta
halkına uyguladığı yasaları yazmayıp, gelenekmişçesine, örf/adetmişçesine uyruklarına
benimsetmesi yazılı yasalardan çok daha iyi hizmet etmiş ve kendisinden sonra
gelen 14 kral bu yasaları değiştirmeyi gerek görmemiştir. Eserinde bu değerleri
de yasa içerisinde korumayı düşünen Cicero sıkça dillendirmiştir ve kitabında
çok kere yer vermiştir.
Birinci kitabı bu şekilde sürüp
giderken aklındaki devlet adamı, yasa tasarılarını yazıya dökmeye başlar. Bunu
yaparken de geçmişteki olaylardan örnekler vererek ders çıkarılmasını da
görmezden gelmez. İyi bir tarih okuyucusu ve devlet adamı olan Cicero maalesef bu
eserini bitiremez ve üç kitap halinde günümüze ulaşır.
“...çağların tarihine yeniden bakmak istersen göreceksin ki, ülkenin
önde geleni nasılsa, ülkenin kendisi de öyledir, liderlerde nasıl bir karakter
değişikliği olursa, halkın başına da aynısı gelecektir.” (Alıntı)
Belki ölüm sıradan bir şekilde
alsaydı yazarı; Solon, Sulla ya da hiç olmazsa da Lykurgos kadar yasa koyucu
olarak günümüze damga vurmuş olabilirdi. Başına gelen talihsiz olaylar
neticesinde eserin bitmemiş olması kendinden sonrakiler için büyük bir kayıp
olduğunu düşünmemiz gerekmektedir. Cicero zamanımızdan 2100 sene öncesinde
yaşamasına rağmen aklıyla, ileri görüşlülüğüyle çağdaşımız olma hakkını her
zaman elinde tutar.
Kitabım Türkiye İş Bankası Kültür
Yayınları’ndan, çevirisi muazzam ve çevirmen notlarıyla bezeli. Eser “sunuş”
bağlığıyla yazar hayatı, eserleri/eser üzerine ve çeviri yöntemi yazımıyla
giriş yapmaktadır. Hemen arkasından yasalar üzerine olan diyalog üç kitap
halinde okurlar ile buluşur. Diyalog’un eksik kısımları vardır, ancak ne olursa
olsun meraklısı için çok değerli bir eser olması bu tür sorunları görmezden
gelmeye yetmektedir. Kitabın sonlarında ise fragmanlar, akademik bir çalışma
ürünü olan “Kişiler, Makamlar ve Hukuk Terimler Sözlüğü” ve Kaynakça yer
almaktadır.
“Yasa yazılı olsa da olmasa da, onu tanımayan adaletsizdir. Eğer adalet
toplumların yazılı yasalarına ve kurumlarına boyun eğmeyse ve her şey
faydacılık ölçüsüne göre değerlendiriliyorsa, insanın bu durumun kendisine
hayli fayda sağlayacağını düşünmesi yasaları reddedip onları bozması anlamını
taşır. O halde doğadan kaynaklanmıyorsa adalet bütünüyle mümkün olamaz ve
faydacılık üzerine inşa edilen adalet yine bu faydacılık eliyle çökertilir.”
(Alıntı)
Sözün özü; benim için harika bir
Cicero eseriydi, keyifle ve merakla okuduğumu bilmenizi isterim. Meraklısı için
okunulası ve tavsiye edilesidir. Cicero’nun günümüz insanı için geçerli olan
cümlelerinden faydalanmak istiyorsanız, kitaba göz atmanız yeterli olacaktır.
Sevgi ile kalın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder